6.Sınıf Fen Bilimleri 6.Ünite: Vücudumuzdaki Sistemler ve Sağlığı              

6.Sınıf Fen Bilimleri 6.Ünite: Vücudumuzdaki Sistemler ve Sağlığı              
28 Nisan 2024 23:08
97
A+
A-

6.SINIF TÜM DERSLERİN PAYLAŞILDIĞI WHATSAPP 1. GRUBU İÇİN TIKLAYINIZ

————————————————————————————–

6.SINIF TÜM DERSLERİN PAYLAŞILDIĞI WHATSAPP 2. GRUBU İÇİN TIKLAYINIZ

————————————————————————————–

KİTAP ÇEKİLİŞLERİNİN YAPILACAĞI GRUBUMUZA KATILMAK İÇİN TIKLAYINIZ

1.DENETLEYİCİ VE DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER

 Vücudumuzdaki tüm sistemlerin çalışmasını düzenleyen, birbirleriyle uyumlu ve sorunsuz olarak çalışmalarını sağlayan ve çalışmalarını denetleyen sistem denetleyici ve düzenleyici sistemdir.

Sinir sistemi merkezî ve çevresel sinir sistemi olmak üzere iki bölümden oluşur.

SİNİR SİSTEMİ

Birçok eylem sinir sistemi aracılığı ile gerçekleşir. Sinir sistemi vücudun her yerine dağılmıştır. Sinir sistemini oluşturan yapı nöronlardır. Nöronlar uç uca birleşir ve vücudumuzu en uç noktasına kadar bir ağ gibi sarar.

1.Merkezî Sinir Sistemi:                                                                                           

Organların yönetimini ve denetimini sağlayan sistem sinir sistemidir. Merkezî sinir sistemi beyin ve omurilikten oluşur. Merkezî  sinir  sistemi Beyin, Beyincik, Omurilik ve Omurilik soğanından oluşur. 

 BEYİN:

Kafatası içindeki en büyük sinir sistemi organıdır. İki yarım küreden oluşmuş girintili çıkıntılı bir yapıya sahiptir. Beyni sarsıntılardan ve darbelerden koruyan bir zar bulunur. Bu zar beyin ile kafatası arasında yer alır.

Beyin yardımı ile insan vücudunda:

• Duyu organlarından  gelen uyarılar değerlendirilir.

• Konuşma ve istemli hareketlerin oluşması sağlanır.

• Vücut sıcaklığı ve kan basıncı düzenlenir.

• Acıkma, susama, uyku durumları düzenlenir.

• Hormonların salgılanma zamanı belirlenir.

• Vücudun su miktarı ayarlanır.

BEYİNCİK:  Beyinden küçüktür ancak yapı bakımından beyne benzer. Kafatasının arka alt kısmında yer alır. Beyincik; beyin, iç kulak ve iskelet kaslarıyla bağlantılıdır. Yeni doğan bir bebek bacak kasları ve beyincik gelişimi tamamlanmadığı için yürüyemez.

• Vücudun hareket ve denge merkezidir.

• Kol ve bacaklardaki kasların birbiriyle uyumlu çalışmasını sağlar.

OMURİLİK SOĞANI: Yüzeyi düzdür. Boynun üst kısmında yer alır. İsteğimiz dışında çalışan iç organları kontrol eder.                                                                                       

• Solunum, dolaşım, boşaltım ve sindirim sistemlerinin çalışmaları düzenlenir.

• Nefes alma, yutma, öksürme, çiğneme, hapşırma ve kusma gibi olaylar kontrol edilir.                                                                        

Zedelendiğinde, solunumun ve kalp atışının durmasına yani ölüme neden olur.

OMURİLİK: Tüm omurga boyunca yer alır ve kuyruk sokumuna kadar uzanır. Sinir kordonundan oluşan bir yapıdır, yüzeyi düzdür. Vücut organları ile kafatası organları arasındaki ilişkiyi sağlar.                                

• Refleks davranışların oluşumu düzenlenir.

• Organlar ile beyin arasında bilgi iletimi sağlanır.

REFLEKS: Vücudun ışık, ses ve sıcaklık gibi bazı uyarılara karşı ani ve istemsiz tepki göstermesidir. Vücudu koruyucu özelliği vardır. İki çeşit refleks vardır.                    

Doğuştan Kazanılan (Kalıtsal) Refleks: Nesilden nesile aktarılır. Her insanda aynı şekilde bulunur.

 • Yeni doğan bebeğin emme hareketi

• İğne batan parmağın çekilmesi

• Yüksek şiddetli sesten irkilme

• Göz bebeğinin fazla ışıkta küçülüp, az ışıkta büyümesi

• Diz kapağına vurulduğunda bacağın öne doğru fırlaması doğuştan reflekse örnek olarak verilebilir.

Sonradan Kazanılan (Şartlı) Refleks : Doğumdan sonra deneyimlerle kazanılır. Sık tekrarlanan davranışlar alışkanlık haline gelir.

• Limon görünce ağzın sulanması

• Kazak örme, dans etme, yüzme

• Bisiklet ve kaykay sürme şartlı reflekse örnek olarak verilebilir.

2. ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ: Vücudu ağ şeklinde saran sinirlerden oluşur. Merkezî sinir sistemi ve vücut organları arasındaki sinirsel iletimi sağlar.

Çevresel sinir sistemi; • Çevreden, kaslardan veya organlardan gelen uyarıları alır.

• Bu uyarıları merkezî sinir sitemine iletir.

• Merkezî sinir sistemi gelen uyartıya cevap oluşturur.

• Çevresel sinir sistemi merkezî sinir sisteminin oluşturduğu cevabı ilgili kas ve organlara iletir ve tepki oluşur.

İÇ SALGI BEZLERİMİZ

Vücudumuzdaki bütün sistemlerin düzenli, birbirleriyle uyumlu ve sorunsuz çalışması için sinir sistemi ve iç salgı bezlerinin birlikte çalışması gerekir.

Sinir Sistemiİç Salgı Bezleri
Görevlerini çok hızlı gerçekleştirir.Görevlerini yavaş gerçekleştirir.
Kısa süreli çalışır. Etkisi hemen ortadan kalkar.Uzun süreli çalışır. Etkisi uzun bir süre devam eder.

İç salgı bezlerinin salgıladığı özel salgılara hormon denir. Vücudumuzun tüm kimyasal olaylarını düzenler.

İç salgı bezleriü–> Hormonlar –> Kan damarları –> İlgili yapı ve organ

HİPOFİZ: Beynin altında nohut büyüklüğünde bir bezdir.

 Vücudumuzun büyümesini ve gelişmesini düzenler.

Diğer salgı bezlerini etkileyerek onların hormon

salgılamasını sağlar. Büyüme hormonu fazla salgılanırsa devlik , az  hormon  salgılanırsa cüceliğe sebep olur.

TİROİT: Gırtlağın altında soluk borusunun

üstünde bulunur. Salgıladığı “tiroksin” hormonu

vücudumuzdaki metabolizma hızını yani büyüme,

gelişme ve diğer kimyasal olayları düzenler.

PANKREAS: “İnsülin” ve “Glukagon” hormonlarını salgılar. İnsülin hormonu, kandaki şeker

yükseldiğinde şekeri normal değere düşüren

hormondur. Glukagon hormonu, kandaki şeker düştüğünde şekeri normal değere çıkaran hormondur.

BÖBREKÜSTÜ: Her iki böbreğin üstünde bulunur. “Adrenalin” hormonu salgılar. Adrenalin hormonu korku, heyecan, öfke gibi durumlarda salgılanır. Metabolizmayı hızlandırır.

EŞEYSEL BEZLER:

TESTİS: ‘’Testosteron’’ hormonu salgılar. Ergenlik döneminde erkeğe ait özelliklerin ortaya çıkmasını sağlar. Sakal ve bıyık çıkmasını, kılların büyümesini, sesin kalınlaşmasını, kemiklerin gelişmesini, spermin oluşmasını ve kaslı bir vücut yapısının oluşmasını sağlar.

YUMURTALIK: ‘’ Östrojen ‘’ hormonu salgılar. Ergenlik döneminde dişiye ait özelliklerin ortaya çıkmasını sağlar. Dişilere ait ince ses gelişimini, üreme organlarının gelişmesini, vücut yapısının ve yumurtanın  oluşmasını sağlar.

Her insan doğumdan itibaren farklı gelişim dönemleri yaşar. Bu gelişim dönemlerinde insanın bedensel, ruhsal ve zihinsel özeliklerinde değişiklikler meydana gelir. İki yaşındaki bir çocuk ile on altı yaşındaki bir gencin bedensel özellikleri çok farklıdır. Bunun yanı sıra zihinsel ve ruhsal özellikleri de farklılık gösterir. Ergenlik dönemi ortalama  12 ile 21 yaş arasıdır. Ancak ergenlik dönemine kızlar erkeklere göre daha erken girerler. Bu dönemde gençte bedensel ve ruhsal değişimler görülür.

Erkeklerde Görülen Bedensel Değişmeler

• Büyüme hormonları salgılanır.

• Boy uzar, ağırlık artar.

• Kemikler ve kaslar gelişir.

• Testosteron hormonu salgılanır.

• Üreme organları gelişir, sperm üretimi başlar.

• Gırtlak gelişir, seste kalınlaşma olur.

• Vücudun bazı bölgelerinde kıllanma oluşur.

• Bıyık ve sakal çıkmaya başlar.

• Ter ve yağ salgılanması çoğalır,yağlanmaya bağlı kilo artışı olur ve sivilceler oluşur.

Kızlarda Görülen Bedensel Değişmeler

Büyüme hormonları salgılanır.

• Boy uzar, ağırlık artar.

• Kemikler ve kaslar gelişir.

• Östrojen hormonu salgılanır.

• Yumurtalıkların üretime geçmesi ile âdet kanaması başlar.

• Ses değişikliği olur.

• Vücudun bazı bölgelerinde kıllanma oluşur.

• Göğüslerde ve kalçalarda büyüme olur.

• Ter ve yağ salgılanması çoğalır, yağlanmaya bağlı kilo artışı olur ve sivilceler oluşur.

Ergenlik Döneminde Görülen Ruhsal Değişmeler

Ergenlik döneminde hızlı duygusal değişimler gözlenir. Bu dönemde ani sevinç, mutluluk duygusu ve abartılı tepkiler vermeye başlar. Bu dönemde gizlilik ön plandadır.

Bu dönemde duygularını ve sırlarını aileden çok arkadaşlarıyla paylaşırlar. Kendi kararlarını vermek isterler. Hayatı ve çevreyi sorgulamaya başlarlar. Bağımsızlık arayışı, kendi başına hareket etme isteği, yalnız kalma isteği veya yalnızlıktan korkma görülebilir.

Duyguların yoğun yaşanması sonucu aşırı öfke, hayal kurma, utangaçlık, aşırı sevgi gösterisi, cinsel konulara merak duyma, iletişimde güçlük çekme, sosyal çevre edinme isteği, dikkat çekme isteği görülebilir.

Ayrıca bu dönemde ergen; özgür olma ve herkes tarafından takdir edilme isteği gibi ruhsal değişimler

yaşar. Kılık kıyafet, saçlar, vücut yapısı gibi dış görünüş özelliklerine daha fazla önem vermeye başlar.

Ayna karşısında uzun vakitler geçirir. Kendisinin ve giyim tarzının beğenilmesini bekler. Ergen bu dönemde meslek seçimine odaklanır ve gelecekle ilgili planlar yapmaya başlar.

ERGENLİK DÖNEMİNİ SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE ATLATMA: Duygu ve düşünceleri anne babayla, öğretmenlerle paylaşmak gerekir. Bu dönemde anlaşılmak kadar çevremizdekilerin düşüncelerini ve duygularını anlamak da önemlidir. Doğru arkadaş seçmek, vakti iyi değerlendirmek gerekir. Vücut hızlı bir değişim ve gelişim içinde olduğundan sağlıklı beslenmeye özen gösterilmeli ve sportif faaliyetlere zaman ayrılmalıdır. Bu dönemde duyguları doğru anlamak, kişinin kendisini daha iyi anlamasına katkı sağlar. İçinde yaşadığımız toplumun değerlerini, kültürünü anlamaya çalışmak sosyal çevremizle iletişimimizi güçlendirecektir. Ayrıca müzik, resim, tiyatro gibi sanatsal ve kültürel

etkinliklerde bulunmak da yararlı olacaktır.

Denetleyici ve Düzenleyici Sistemlerin Vücuttaki Diğer Sistemlere Etkisi

Denetleyici ve düzenleyici sistem, vücudumuzdaki sistemlerin bir uyum içinde çalışmasını sağlar.

Örneğin burnumuzla nefes alırken koklama olayını da gerçekleştiriyoruz. Yemeği ağzımızda bilinçli olarak parçalara ayırırız. Bu sırada beyinden gelen sinyal ile tükürük bezleri tükürük salgılamaya başlar. Böylece mekanik sindirimin yanında kimyasal sindirim de başlar. Daha sonra yediğimiz gıdalar mideye gelir. Midede bulunan sinirler uyarılınca merkezî sinir sistemi midedeki iç salgı bezlerini çalıştıracak uyarılar gönderir. Mideden sonra besinler ince ve kalın bağırsağa, oradan da son olarak anüse gelir. Bu aşamaların hepsinde merkezî sinir sistemi iç organlardaki salgı bezlerine mesajlar göndererek sindirim olayının gerçekleşmesine katkı sağlar.

2.DUYU ORGANLARI

 Çevremizdeki nesnelerin sesini, rengini, kokusunu, sertliğini, yumuşaklığını, sıcaklığını vb. özelliklerini duyu organlarımız sayesinde hissederiz. Göz, kulak, burun, dil ve deri çevreyi algılamamıza yarayan beş duyu organıdır. Çevreyi daha kolay ve doğru algılayabilmemiz için duyu organlarımızın birlikte çalışması gerekir. Vücudumuzda çevremizdeki değişiklikleri algılamamıza yarayan duyu organları vardır. Bunlar göz, kulak, burun, dil ve deridir.

GÖZ
Gözü Koruyan YapılarGörme ile İlgili Yapılar
• Kaşlar, kirpikler• Sert tabaka
• Gözyaşı bezleri• Damar tabaka
• Göz kapağı• Ağ tabaka

Gözü Koruyan Yapılar: Kaşlar, kirpikler, gözyaşı bezleri ve göz kapağı gözü koruyan yapılardır.

Kaşlar, alnımızdan akan su ve terin doğrudan göze ulaşmasını engeller.

Kirpikler, toz gibi yabancı maddelerin göze girmesini engeller.

Gözyaşı bezleri, gözyaşı salgısını üreterek gözün nemli kalmasını sağlar. Gözyaşı gözün mikrop kapmasını da önler.

• Göz kapağı, gözü dış etkilerden korur. Tehlike anında yabancı maddelerin

göze kaçmasını engellemek için göz kapağı kapanır.

Görme ile İlgili Yapılar: Dıştan içe doğru üç tabakadan oluşur.

1.SERT TABAKA: Gözün en dış kısmında bulunan ve gözü dış etkilere karşı koruyan bir yapıdır.

Beyaz renkli ve parlaktır. Ön kısmında ışığı kıran saydam tabaka kornea bulunur.

2. DAMAR TABAKA: Sert tabakanın altında bulunur. Kan damarlarından oluşur. Bu damarlar gözün beslenmesini sağlar. Göze rengini veren iristir. İrisin ortasında gelen ışığa göre büyüyüp küçülen göz bebeği bulunur. Göz bebeğinden gelen ışığı kıran yapı göz merceğidir.

3. AĞ TABAKA (RETİNA): Bu tabakada ışığa duyarlı yapıların yanında sarı leke ve kör nokta bölgeleri bulunur. Sarı leke, görme olayının gerçekleştiği bölgedir. Sarı lekede görüntü ters oluşur, beyinde doğru olarak yorumlanır. Görme sinirlerinin ağ tabakadan çıktığı nokta kör noktadır. Kör noktada görüntü oluşmaz.

KULAK: Hem işitme hem de denge organımızdır. Dıştan içe doğru üç bölümden oluşur.

1.DIŞ KULAK: Kulak kepçesi, kulak yolu ve kulak zarından oluşur. Kulak kepçesi, ses dalgalarını toplar. Ses dalgaları kulak yolundan ilerleyerek kulak zarına gelir. Kulak yolunda bulunan kıllar ve kulak sıvısı kir ve tozu tutar. Ayrıca kulak sıvısı kulak zarının kurumasını önler. Kulak kepçesinde toplanıp kulak yoluna iletilen ses dalgaları, kulak zarını titreştirerek orta kulağa gelir.

2. ORTA KULAK: Vücudumuzun en küçük kemikleri olan çekiç, örs ve üzengi kemikleri orta kulakta bulunur. Ayrıca oval pencere ve östaki borusu da kulağın bu kısmında bulunur. Üzengi kemiği oval pencereye bağlanır. Östaki borusu ise yutağa açılır ve kulak zarının iki tarafındaki basıncı dengeler. Böylece yüksek  sesli ortamlarda kulak zarının yırtılması engellenmiş olur.

3. İÇ KULAK: Dalız, salyangoz ve yarım daire kanalları iç kulakta bulunur. Orta kulakta bulunan oval pencereden gelen ses dalgaları dalız tarafından salyangoza iletilir. Salyangozun içindeki işitme sinirleri sesi beyne iletir. Yarım daire kanallarının işitme ile ilgili görevi yoktur. Vücudun dengesi için beyinciğe yardımcı olur.

BURUN:Hem koklama hem de solunum sistemi organıdır. Burnun ön tarafı kıkırdaktan, araka tarafı kemikten oluşur. Burun boşluğu iki delikle dışarı, arka tarafı yutağa açılır. Burun boşluğu mukus salgılayan bir tabaka ile örtülüdür. Bu tabaka burun kıllarıyla kaplıdır. Mukus salgısı burnun nemli kalmasını sağlar. Salgı ve burun kılları, soluk alma ile burna giren toz ve mikropları tutar.

 Burun boşluğunun üst kısmında sarı bölge bulunur. Koklama ile ilgili yapılar bu bölgede yer alır. Koku alınabilmesi için maddelerin kokularının gaz halinde olması gerekir.

Koku Yorgunluğu: Burundaki duyu hücreleri çabuk yorulur. Burna sürekli aynı koku gelirse hissedilen koku zamanla azalır veya koku hiç hissedilemez. Buna koku yorgunluğu denir. Bu durumda burun ancak farklı bir kokuyu algılayabilir.

DIL:  Yiyip içtiğimiz besinlerin tatlarını almamızı sağlayan duyu organımızdır. Dil ayrıca çiğnemeye, yutmaya ve konuşmaya yardımcı olur. Besinlerin tadını alabilmek için besinlerin tükürükte çözünmesi gerekir.

Dilin üzerinde tatları algılamayı sağlayan tat tomurcukları bulunur.

Dilimizin her bölgesi tüm tatları alır. Ancak dilimizin bazı bölgelerinde bazı tatları alan tat tomurcukları fazladır.                                                 

Dilimizin ucu tatlı, ön yanlar tuzlu, arka yanlar ekşi ve arkası acı tadını daha fazla alır.

Koku alma ile tat alma organlarımız birlikte bir uyum içinde çalışır.       

Besinlerin dilimizle tadını, burnumuzla kokusunu algılarız. Kokusunu  iyi alamadığımız besinlerin tadını da iyi alamayız. Örneğin nezle olup da burnumuz tıkandığında besinlerin kokusunu alamadığımız için tadını da iyi alamayız.

DERI: Vücudumuzun en büyük duyu organıdır. Vücudumuzun dışını tamamen kaplar. Cismin sert, yumuşak, sıcak, soğuk olması gibi özelliklerini derimizle hissederiz. Deri iki bölümde incelenir. Üst Deri ve Alt Deri

1. Üst Deri: Deriye rengini veren yapılar burada bulunur. Derinin alt bölümlerini dış etkenlerden korur. Burada kan damarları ve sinirler bulunmaz. Üst kısmı cansızdır. Dış etkenlerin etkisiyle ölü hücreler aşınıp döküldükçe alttan yeri doldurulur. Üst deride ayrıca derinin rengini belirleyen hücreler de vardır.

2.Alt Deri: Kan damarları, ter bezleri, kıl kökleri, yağ bezleri, sinirler ve kıl kasları burada yer alır. En alt kısmında yağ tabakası bulunur. Bu tabaka vücudumuzu darbelerden koruyarak vücuttaki ısı kaybını önler. Ter bezleri ise terleme ile boşaltıma yardımcı olur. Bu bölümün altında canlı hücrelerden oluşan bir  tabaka bulunur. Bu tabaka, deriyi güneşten gelen zararlı ışınlardan korur. Duyu organlarımızda görülen kusurların tedavisinde teknolojik gelişmelerden yararlanırız. Etrafımızda gözlük kullanan kişiler vardır.

MİYOPLUK: Miyop olan kişiler yakını görmelerine rağmen uzaktaki cisimleri net göremezler. Net görüntü elde edebilmek için takılan gözlük ve lenslerde kalın kenarlı mercek kullanılır.

HİPERMETROPLUK: Hipermetrop olan kişiler uzağı görmelerine rağmen yakındaki cisimleri net göremezler. Net görüntü elde edebilmek  için takılan gözlük ve lenslerde ince kenarlı mercek kullanılır.

ASTİGMATLIK: Bu göz kusurunda görüntü bulanıktır. Bu kusur, silindirik mercekle düzeltilir.

Şaşılık: Bu göz kusuru doğuştandır. Ameliyatla düzeltilir.

Hipermetrop, miyop, astigmat göz kusurlarının gözlük veya lenslerle tedavisi mümkündür. Bu göz

kusurları, lazer yöntemiyle yapılan tedavi ile de giderilebilir.

Görme engelliler, yazıları okumak için Braille (Breyıl) alfabesi kullanırlar. Bu alfabede harfler kabartma noktalardan oluşmaktadır. Görme engelliler için Braille alfabesinin dışında farklı teknolojik

gelişmelerden bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz: Bazı belediyeler; otobüslere, duraklara ve trafik ışıklarına sesli uyarı sistemleri kurmaktadır. Kaldırımlara görme engellilerin rahatça yürüyebilmesi için kabartılmış sarı şeritler eklenmektedir. Yarasaların yön bulma özelliğinden esinlenerek engellilerin göğüs ve baş bölgesine gelen tehlikeleri algılayabilecek baston tasarlanmıştır. Bu baston, navigasyon özelliği sayesinde istenilen yere kolayca gitmeyi mümkün kılarken, engelli kişinin cep telefonuna bluetooth ile bağlanarak telefonunu kontrol etme imkânı da sağlamaktadır.

Kulak Kusurlarının Giderilmesinde Kullanılan Teknolojik Gelişmeler: Kulağına cihaz takan kişileri fark etmişsinizdir. İşitme kayıpları doğuştan olabildiği gibi sonradan da olabilir. Şiddetli seslerin etkisi altında kalmak işitme kaybına sebep olur. İşitme kaybı oluştuğunda işitme cihazı kullanılır. İşitme engeli olan kişiler, çevreleriyle iletişim kurabilmek için işaret dilini kullanırlar. İşaret dili, kelimeleri veya harfleri ifade etmek için mimiklerin ve ellerin kullanıldığı bir dildir. 

Göz Sağlığımızı Korumak İçin Almamız Gereken Tedbirler:

• Gözümüzü temiz tutmalıyız.

• Başkasına ait lensi veya gözlüğü takmamalıyız.

• Başkasına ait havlu, mendil gibi eşyaları kullanmamalıyız.

• Televizyonu yakından izlememeliyiz.

• Bilgisayar ekranına uzun süre bakmamalıyız.

• Yazma ve okuma sırasında gözümüz ile nesne arasında yaklaşık 25-30 cm mesafe olmalı.

• Aşırı güneş ışığından korunmak için güneş gözlüğü kullanmalıyız.

• Göz sağlığı için A vitamini içeren besinler (havuç, yeşil sebzeler, yumurta) tüketmeliyiz.

• Herhangi bir rahatsızlık anında doktora gitmeliyiz.

Kulak Sağlığımızı Korumak İçin Almamız Gereken Tedbirler:                     

• Kulağımızı temiz tutmalıyız.

• Kulağımıza zarar verecek herhangi bir nesne sokmamalıyız.

• Yüksek sesli ortamlarda bulunmamalı, zorunlu hallerde ağzımızı açık tutmalıyız.

• Kulağımızı darbelerden ve soğuktan korumalıyız.

• Kulağımıza su kaçtığında kulağımızı kurulamalıyız.

• Diş çürüklerini; burun, geniz ve boğaz enfeksiyonlarını zamanında tedavi ettirmeliyiz.

• Herhangi bir rahatsızlık anında doktora gitmeliyiz.

Burun Sağlığımızı Korumak İçin Almamız Gereken Tedbirler:               

• Burnumuzu karıştırmamalıyız.

• Burun kıllarını koparmamalıyız.          

• Burun içine bir şey sokmamalıyız.

• Ne olduğunu bilmediğimiz maddeleri koklamamalıyız.

• Burnumuz tıkanmışsa mutlaka temizlemeliyiz.

Burun kanamalarında: • Burnu kanayan kişi başını hafifçe öne eğer.

• Burnu kanayan kişi burun kökü üzerine bastırarak basınç yapar.

• Bu sırada ağızdan soluk alıp verir ve asla sümkürmez.

Dil Sağlığımızı Korumak İçin Almamız Gereken Tedbirler:                                       

• Ağız temizliğine önem vermeliyiz.

• Çok soğuk ve çok sıcak yiyecekler yememeli ve içecekler içmemeliyiz.

• Dişlerimizi fırçalarken dilimizin üzerini dikkatlice arkadan öne doğru fırçalamalıyız.

• Ne olduğunu bilmediğimiz maddelerin tadına bakmamalıyız.

Deri Sağlığımızı Korumak İçin Almamız Gereken Tedbirler:

• Vücudumuzu temiz tutup sık sık banyo yapmalıyız.

• Derimizi ezilme, kesilme ve yanıklardan korumalıyız.

• Bol bol su içmeliyiz.

• Güneş altında fazla kalmamalıyız. Deri hastalıkları ve tedavisi ile ilgili çalışma yapan bilim dalına dermatoloji denir. Bu bilim dalında çalışan uzmanlar dermatologlardır. Dermatologlar ‘’dermatoskop’’ adı verilen bir araç ile ciltte inceleme yaparlar.

3.SİSTEMLERİN SAĞLIĞI

SISTEMLERIN SAĞLIĞI VE HASTALIKLAR: Vücudumuz destek ve hareket, sindirim, dolaşım, solunum, boşaltım,üreme sistemi ile denetleyici ve düzenleyici sistemler ve duyu organlarından oluşur.Vücudumuzdaki sistemlerin birlikte uyum içinde çalışması gerekir. Sistemlerden birinin çalışmasında aksama olursa diğer sistemler de bundan olumsuz etkilenir.

Sistemlere zarar verecek davranışlardan uzak durmak gerekir. Sigara ve alkol gibi bağımlılık yapan maddeler organ ve sistemlere ciddi zararlar vermektedir.Yeşilay; sigara, alkol vb. bağımlılıklarla mücadele eden, bunları önleyerek kişiyi sağlığına kavuşturmayı amaçlayan bir sivil toplum kuruluşudur.

 Denetleyici ve Düzenleyici Sistemlerin Sağlığını korumak İçin Almamız Gereken Tedbirler: Düzenleyici sistemden salgılanan hormonların sağlıklı büyüme, gelişme, üreme ve ruh sağlığı üzerinde olumlu bir etkisi vardır.

HORMONLARIN SAĞLIĞI İÇİN
• Düzenli uyumalıyız. • Sağlıklı beslenmeliyiz.
• Egzersiz yapmalıyız. • Stresten uzak ve aşırı kafein tüketiminden uzak durmalıyız.

Düzenleyici sistem hastalıklarından bazıları; cücelik, devlik, diyabet (şeker hastalığı) ve guatrdır.

Hipofiz bezinden ‘’büyüme hormonu‘’ salgılanır. Bu hormon büyüme döneminde az salgılanırsa

‘’cücelik’’, fazla salgılanırsa ‘’devlik’’ görülür.

Pankreastan eğer insülin yeterince salgılanmazsa kanda şeker normale inmez ve şeker hastalığı (diyabet) ortaya çıkar. Sağlıklı bir kişinin idrarında şeker bulunmaz.  

İdrarda şeker tespit edilmişse şeker hastalığından söz edilir. Normal bir kişinin açlık kan şekeri 70-100 mg/dl olmalıdır. Tokluk kan şekeri 100-140 mg/dl arasında olmalıdır.

İki tür diyabet vardır.

• Diyabet tip 1, çocuklarda daha sık görülür. Hastalar insülini dışarıdan alırlar.

• Diyabet tip 2, genellikle 40 yaş üstü kişilerde görülür. Pankreas insülin üretir fakat vücut bunu gerektiği gibi kullanamaz. Vücudumuzda pek çok organ ve yapıya zarar verir.

için havlu gibi yüzümüzü sildiğimiz eşyaların temiz olmasına özen göstermeliyiz.

Tiroit bezinden ‘’tiroksin hormonu’’ salgılanır. Tiroksin hormonunun yapısında iyot bulunur. İnsan yeterince iyot almazsa vücut yeterli tiroksin hormonu üretemez. Bu durumda tiroit  bezi bu hormonu üretebilmek için çok fazla çalışarak büyür. Bunun sonucunda boğazda şişkinlik oluşur. Bu hastalığa ‘’guatr’’ denir.

DESTEK VE HAREKET SİSTEMİ SAĞLIĞINI KORUNMAK İÇİN ALMAMIZ GEREKEN TEDBİRLER
• Yeterli ve dengeli beslenmeliyiz. • Dik oturmaya dikkat etmeliyiz. • Kemik gelişimi için D vitamini içeren besinler tüketmeliyiz ve güneş ışığından faydalanmalıyız.
• Yerden bir yük kaldırırken mutlaka dizlerimizi bükerek bacaklardan güç almalıyız. • Kalsiyum, fosfor gibi mineralleri içeren besinleri, süt ve süt ürünleri ile yeşil sebzeleri bol tüketmeliyiz. • Yaşımıza uygun egzersiz yapmalıyız.

 Destek ve hareket sistemi hastalıklarından en sık görülenler kemik erimesi ve kemik kırılmalarıdır. Kemik erimesi, kemiklerin zayıf ve kolay kırılır hale gelmesidir. Çocukluk döneminde sağlıklı kemik  gelişimi için kalsiyum içeren süt ve süt ürünlerini yeterince tüketmek gerekir. Kalsiyum, magnezyum, çinko, bakır, florid ve A, C, D, K vitaminleri eksikliği kemik erimesini arttırmaktadır

Diğer bir destek ve hareket sistemi hastalığı romatizmadır.

Romatizma; kemikleri, eklemleri, eklem çevresi dokuları etkileyen rahatsızlıkları adlandırmak için kullanılır. Bazen iç organlarda da bozukluklar ortaya çıkaran romatizmal hastalıkların 200’den fazla çeşidi bulunmaktadır.

Sindirim Sistemi Sağlığını Korumak İçin Almamız Gereken Tedbirler:
• Ağzımıza aldığımız lokmaları iyice çiğnemeliyiz. • Asitli ve kafeinli içeceklerden uzak durmalıyız. • Dengeli ve düzenli beslenmeliyiz.
• Çok sıcak ve çok soğuk yiyecek ve içecekler tüketmemeliyiz. • Yemek sırasında ve yemekten hemen sonra su içmemeliyiz. • Yemeğe salata veya taze meyve ile başlamalıyız.

En sık görülen sindirim sistemi hastalıkları: İshal, ülser ve sarılıktır. Ülser, sindirim organlarında, özellikle mide iç duvarında oluşan yaralardır. Tedavi yapılmadığı zaman bu yaralar hızla büyüyerek kişilerde mide delinmesine bile yol açabilir.

İshal, dışkının sıvı ve fazla olmasıdır. İshal sırasında dışkının yaklaşık % 70’i sudur. İshal ile birlikte

kaybedilen suyun mutlaka alınması gerekir. Bu durumda hasta bol sıvı tüketmelidir.

Çölyak ince bağırsağın, glüten adlı protein alerjisidir. Bu hastalığın tek tedavisi ömür boyubuğday, arpa, çavdar yulaf tahıllarında bulunan glütenden uzak durmaktır. Çölyak hastaları, glüten içeren gıdalardan uzak durmanın yanında marketlerde satılan hazır gıdaların içeriklerine de dikkat etmeli; mutlaka glüten içermeyen gıdalar tüketmelidir.

Çocuklarda görülebilen belirtiler
• Mide şişliği, ağrısı ve aşırı gaz • Mide bulantısı ve kusma • Kandaki demir oranının düşük olması • İshal veya kabızlık • Hem ishal hem de kabızlık • Kilo alamama veya verememe • Büyümede gecikme • Ergenliğın gecikmeli başlaması • Yorgunluk ve huysuzluk

Erken çocukluk çağında başlayanOtizm spektrum bozukluğu nörogelişimsel bozukluk olarak tanımlanmaktadır. Belirtileri arasında; sosyal ve iletişimsel alanda belirgin yetersizlikler, tekrarlayıcı

davranışlar ve sınırlı ilgi alanları vardır. Her 10 otizmli çocuktan 9’unda iltihabi bağırsak hastalığı, aşırı geçirgen bağırsak sendromu ve reflü gibi ciddi mide ve bağırsak rahatsızlıklarının olduğunu gösteriyor.

Sarılık, birçok kişi tarafından bilinmese de aslında bir sindirim sistemi hastalığıdır. Kanda bulunan ve vücuda renk veren maddelerin değerlerinin değişmesi durumunda derinin sarımsı bir hal almasıyla oluşur.Yeni doğan bebeklerin sarılık tedavisinde mavi ışık kullanılır.  

Dolaşım Sistemi Hastalıkları: Lösemi (kan kanseri), Anemi(Kansızlık), hemofili(Kanın pıhtılaşmaması), kan uyuşmazlığı, kalp krizi ve kalp yetmezliğidir.

Kan yoluyla bulaşan hastalıklar: Sarılık (Hepatit B ve C), tetanoz, sıtma, kuduz, tifüs ve AIDS hastalığıdır.

Kanser: Vücudumuzun çeşitli bölgelerindeki hücrelerin kontrolsüz çoğalması ile oluşan bir hastalık grubudur. 

Sarılık: Cildin sararması ve vücuttaki bilirubini düzgün işlemediği zaman ortaya çıkan gözdeki beyaz kısmın sararmasıdır.

Anemi: Kandaki demir eksikliği sonucu alyuvar hücrelerinin oksijeni hücrelere yeterince taşıyamamasıdır. Hücrelere oksijen taşımak ve kana kırmızı rengi vermek gibi önemli görevleri bulunan hemoglobin miktarında azalma sonucu olur.   

Solunum Sistemi Sağlığını Korumak İçin Almamız Gereken Tedbirler:
• Soluduğumuz hava temiz olmalı. • Bulaşıcı hastalığı olan kişilerin eşyalarını kullanmamalıyız. • Sigara ve alkol kullanmamalıyız.
• Temiz havada bol bol spor yapmalıyız. • Mevsime uygun giyinmeliyiz.

En sık görülen solunum sistemi hastalıkları grip ve zatürredir.

Grip, solunum yolu enfeksiyonudur. Bulaşıcı bir hastalıktır.                          

Belirtileri; burun akıntısı, hapşırık, burun içi kaşınmalar, aşırı halsizlik, yorgunluk ve yüksek ateştir. Gripten korunmak için sık sık eller yıkanmalı, bol sıvı alınmalıdır.                                                     

Zatürre, tehlikeli bir akciğer hastalığıdır. Zatürreye virüs ve bakteriler neden olmaktadır. Belirtileri; sancı, ateş ve öksürüktür.

Boşaltım Sistemi Sağlığını Korumak İçin Almamız Gereken Tedbirler:
• Günde en az iki litre su tüketmeliyiz. • Aşırı tuzlu ve baharatlı yiyeceklerden uzak durmalıyız. • Diş çürükleri, bademcik iltihabı ve boğaz enfeksiyonu rahatsızlıkları kısa sürede tedavi ettirmeliyiz.
• Vücudumuzu soğuktan korumalıyız. • İdrarımızı uzun süre tutmamalıyız. • Böbreklerimizi darbelerden korumalıyız.

En sık görülen boşaltım sistemi hastalıkları böbrek taşı oluşumu ve böbrek yetmezliğidir. Böbrek taşları dayanılması güç olan şiddetli ağrılara sebep olur ve tedavisi hastayı yıpratan bir rahatsızlıktır. Böbrek taşı oluşumunun pek çok sebebi vardır. Fakat en önemlisi yediğimiz sebze ve meyvelerin yeterince temiz olmamasıdır.

Kalsiyum, D ve C vitamini ilaçlarının çok kullanılması ve bazı idrar söktürücü, antiseptik ilaçlar böbrek taşı oluşumuna neden olabilmektedir.

Böbrek yetmezliği, böbreklerin çalışmasının yavaşlaması veya durmasıdır. Kandaki tuz, su ve diğer minarellerin dengesi bozulur. Böbrekler çalışmazsa vücutta atık sıvılar ve minareller birikir. Böbrek yetmezliği olan kişilerde kanın süzme görevini diyaliz makinesi yapar.

Böbrek taşı en fazla kimlerde görülür:
• Sıcak iklim koşullarında yaşayan kişiler ve sporcular • Yaşının kaldıramayacağı yoğunlukta egzersiz yapan kişiler • Sıvı tüketimi az olan kişiler • Bazı ince bağırsak hastalıkları ve ameliyatı geçirmiş kişiler
• 20-40 yaş aralığındaki kişiler • Ailesinde genetik yatkınlığı bulunanlar • Fazla hareket edilmeyen işlerde çalışanlar ve yatalak hastalar • Protein ağırlıklı beslenen kimseler veya protein diyeti yapanlar
Dolaşım Sistemi Sağlığını Korumak İçin Almamız Gereken Tedbirler:
• Stres ve yorgunluktan uzak durmalıyız. • Yeterli ve dengeli beslenmeliyiz. • Aşırı yağlı gıdalar tüketmemeliyiz.
• Yaşımıza uygun egzersiz yapmalıyız. • Sigara ve alkolden uzak durmalıyız.

En sık görülen dolaşım sistemi hastalıkları kanser, kalp krizi ve anemidir. Kanser, bir organ veya dokudaki hücrelerin düzensiz bölünüp çoğalmasıyla beliren genellikle kötü urlardır. Korunmak için sigara, fazla yağ tüketimi, zararlı ışınlar, kimyasal maddeler vb.) uzak durmak gerekir. Ayrıca erken

teşhis kanserin tedavi edilmesinde oldukça önemlidir.

Kalp krizi, kalp kasının bir bölümünün yetersiz kan akışından dolayı kalıcı hasarlara uğraması sonucu meydana gelir. Kalp krizi anında göğüste ağrı başlar ve bu ağrı sol kol ve çeneye doğru yayılır. Ağrı yarım saatten uzun sürer. Bu esnada soğuk terleme, mide bulantısı ve nefes darlığı görülür.

Anemi, kansızlık anlamına gelir. Yorgunluk, enerji eksikliği, zayıflık, nefes darlığı, sersemlik, çarpıntılar (artan kalp atışı hızı veya düzensiz kalp atımı), solgun bir görünüm anemi hastalığının belirtileridir.

Göz: Miyop, hipermetrop, astigmat ve şaşılık, göz tembelliği, göz enfeksiyonları.

Kulak: Baş dönmesi-vertigo, kulak çınlaması, dış ve orta kulak iltihabı.

Burun: Burun kanaması, sinüzit- sinüslerin iltihaplı hastalığı, saman nezlesi, burun kemiği eğriliği ve burunda et büyümesi.

Dil: Dil iltihabı ve tat körlüğü. Dil iltihabına; diş çürükleri, diş eti iltihabı ve sigara sebep olabilir. Aşırı sıcak ve aşırı soğuk yiyecekler tüketmek de dil iltihabına neden olur.

Deri: Yanık, uçuk, uyuz, böcek ısırıkları, yaralanma, deri iltihapları, kurdeşen ve egzama deri hastalıklarıdır.

Bilinçsiz İlaç Kullanımının Zararları: Baş ağrısı, mide bulantısı gibi önemsenmeyen bazı rahatsızlıklar için rastgele ilaçlar kullanılır.Halbuki bu ağrılar belki de çok önemli bir hastalığın ilk belirtileri olabilir. Hastalığın ilerlemesine yol açabileceği gibi kullanan kişinin ölümüne bile sebep olabilir. Çünkü bir ilaç, bir hastalık için şifa olurken başka bir hastalık için tehlikeli olabilir.

Özellikle mide rahatsızlığı olan kişiler ağrı kesici ve antibiyotik kullanırlarsa midede kanama, ülser ve şiddetli ağrılar görülebilir.Bunun dışında ağrı kesici ve antibiyotikler karaciğerin çalışmasını bozabilir, karaciğerin görev yapmasına engel olabildiği gibi kanlı veya kansız ishallere de sebep olabilir.

Bu nedenle Hasta da doktorun tavsiyesinin dışında ilaç kullanmamalıdır.

İLK YARDIM: Herhangi bir kaza yada yaşamı tehlikeye düşüren durumda, sağlık görevlilerinin yardımı sağlanıncaya kadar,hayatın kurtarılması ya da durumun daha kötüye gitmesini önlemek amacıyla,ilaçsız olarak yapılan uygulamalara ilkyardım denir. Hasta veya yaralıya gerekli müdahaleyi yapan ve konuyla ilgili eğitim almış sertifikalı kişilere ilk yardımcı denir.

İlk Yardımın Öncelikli Amaçları Şunlardır:

1. Yaşamsal fonksiyonların sürdürülmesini sağlamak

2.Durumun kötüleşmesini engellemek

3.İyileşmesini kolaylaştırmak

İlk yardımın temel uygulamaları şunlardır: Koruma, bildirme ve kurtarmadır.

İlk Yardım Temel Uygulamaları

Koruma: Olay yerinde olası tehlikeleri belirleyerek güvenli bir çevre oluşturmaktır.

  1. Mümkünse kazaya uğrayan araç güvenli bir alana alınmalıdır.
  2. Olay yeri dikkat çekici biçimde işaretlenmelidir.
  3. Meraklı ve tehlike arz eden kişiler alandan uzaklaştırılmalıdır.
  4. Kazaya uğrayan aracın kontağı kapatılmalıdır.
  5. Kaza alanında sigara içilmemeli ve içilmesine izin verilmemelidir.
  6. Olası gaz zehirlenmelerine karşı gerekli önlemler alınmalıdır.
  7. Gaz tüpünün vanası kapatılmalı, ortam havalandırılmalıdır.
  8. Kıvılcım oluşturacak ışıklandırma veya çağrı araçları kullanılmamalıdır.
  9. Hasta veya yaralılar olay yerinde herhangi bir tehlike olmadıkça yerlerinden oynatılmamalıdır.
  10. Hasta veya yaralılar yaşam bulguları yönünden değerlendirilmelidir.
  11. Kanamalı yaralanmalarda mutlaka eldiven kullanılmalıdır.

Bildirme: Gerekli yardım kuruluşlarına (112) en hızlı şekilde haber vermektir. 112 arandığında kesin yer ve adres bildirilmeli; kim, hangi numaradan arıyor açıklanmalıdır. Hasta veya yaralıların sayısı, durumu, nasıl bir yardım aldıkları net bir şekilde söylenmelidir.

Kurtarma: Olay yerinde hasta veya yaralılara hızlı, sakin ve bilinçli bir şekilde müdahale yapılmalıdır. Eğer ilk yardım kuralları bilinmiyorsa asla hasta veya yaralıya müdahale edilmemelidir.

İlk Yardımcının Müdahalede Yapması Gerekenler:

  1. Hasta veya yaralının durumunu tespit etmek
  2. Hasta veya yaralının korku ve endişelerini en aza indirmek
  3. Hasta veya yaralıya yardımcı olacak kişileri organize etmek
  4. Hasta veya yaralının durumunun daha kötüye gitmesini önlemek için gerekli müdahalede bulunmak
  5. Kanama, kırık, çıkık, burkulma vb. durumlarda uygun müdahale yapmak
  6. Hasta veya yaralının yarasını görmesini önlemek
  7. Hasta veya yaralıyı müdahale anında hareket ettirmemek
  8. Hasta veya yaralının en yakın sağlık kuruluşuna (112) sevkini sağlamak

Uyarı: Herhangi bir tehlike yoksa hasta veya yaralı yerinden kımıldatılmamalıdır.

Organ Bağışı: Kendimizi organ bağışı bekleyen birinin yerine koyarsak onların duygularını daha iyi anlayabiliriz. Nakil bekleyen kişilerin sağlığına kavuşabilmesi bir bağışçıdan gelecek organa bağlıdır. Organlarımızı nakil bekleyen kişilere bağışlarsak o kişilerin hayata sağlıklı bir şekilde devam etmelerini sağlayabiliriz.

Organ bağışı; kişinin doku ve organlarını ölümünden sonra başka hastaların tedavisinde kullanılmasına izin vermesidir. Sağlıklı her organ bağışlanabilir. Kalp, kornea, karaciğer, böbrek, akciğer, kalp kapağı, kas ve kemik iliği ülkemizde nakli yapılan organlardır.

Organ bağışı için gerekli şartalar

•18 yaşını doldurmuş olmak gerekir.

• Organ bağışında bulunacak kişi ‘’Organ ve Doku Bağış Formu ’ doldurmalı ve bu belgeyi yanında taşımalıdır.

• Organ bağış belgesi olsa bile ailenin bu durumdan haberdar olması gerekir. Çünkü bağış için ailenin yazılı izni de gereklidir.

Organ nakli, işlevini yitirmiş bir organın yerine sağlam bir organın konulmasıdır. Organ nakli, organ veren kişinin yaşamını riske atmayacak olan çift organlardan birini almak ile de mümkündür. Ayrıca kendini yenileme yeteneği olan karaciğerden alınan bir parça ile de nakil gerçekleşir. Ülkemizde en çok nakil yapılan organ böbrektir.

Organ nakli Sağlık Bakanlığı ve üniversite hastanelerinin organ nakil merkezlerinde gerçekleştirilir. Organ nakli ile organ bekleyen kişinin hayatı kurtulur, kaliteli yaşam süresi uzar. Organ nakli ile toplumsal dayanışma artar. Organ bağışını yaygınlaştırmak için toplum bilinçlendirilmelidir

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

error: Content is protected !!