8.Sınıf İnkılap Tarihi 4.Ünite Özeti Atatürkçülük ve Çağdaşlaşan Türkiye

8.Sınıf Tüm Derslerin Paylaşıldığı Whatsapp Grubu İçin Tıklayınız
Kitap Çekilişlerinin Yapılacağı Grubumuza Katılmak İçin Tıklayınız
4. ÜNİTE ATATÜRKÇÜLÜK VE ÇAĞDAŞLAŞAN TÜRKİYE
ATATÜRK İLKELERİ
CUMHURİYETÇİLİK
Cumhuriyet, halkın kendi kendisini yönetmesi ve devlet içinde karar
verecek en yetkili ve son makam olarak milleti kabul etmektedir.
Cumhuriyet rejiminde esas, yöneticilerin seçimle iş başına gelmeleridir.
Halkın kendini doğrudan doğruya yönetmesi demek olan demokrasi ise cumhuriyet rejiminin ulaştığı en ideal yönetim biçimidir.
Cumhuriyet yönetiminde millet adına karar verme yetkisi doğrudan millet tarafından seçilmiş olan meclise aittir.
Anahtar kelimeler: Ulusal (milli) egemenlik, ulusal irade, seçim,
çok partili seçim, seçme seçilme hakkı.
UYARI: Cumhuriyetçilik İlkesi Doğrultusunda Yapılan İnkılaplar:
TBMM’nin açılması, 1921 ve 1924 Anayasalarının yapılması, Saltanatın kaldırılması, Cumhuriyetin ilan edilmesi, Siyasal partilerin kurulması, Ordunun siyasetten ayrılması, Kadınlara seçme ve seçilme haklarının verilmesidir
MİLLİYETÇİLİK
Ait olduğu milletin varlığını sürdürmesi ve
yüceltilmesi için diğer bireylerle birlikte çalışmaya bu çalışmayı ve bilinci diğer kuşaklara da yansıtmaya milliyetçilik denir.
Milliyetçiliğin en önemli unsuru millettir. Atatürk’e göre milliyetçilik, kendini aynı
milletin üyeleri sayan kişilerin, o milleti yüceltme istekleridir. Atatürk’ün milliyetçilik ilkesi birleştirici ve bütünleştiricidir.
Bu durumu güçlendiren unsurlar, milli eğitim, Misak-ı Milli, dil, tarih, kültür ve gaye birliği, milli kültür, Türklük şuuru ve manevi değerlerdir
Anahtar kelimeler: Ortak vatan, dil ve kader birliği, Ulusal(milli) bilinç, Ulusal (milli) bağımsızlık, ulusal benlik, Milli eğitim, manevi değerler
UYARI: Milliyetçilik İlkesi Doğrultusunda Yapılan İnkılaplar
Türk Tarih Kurumu açılması, Türk Dil Kurumu açılması, Kabotaj kanunun çıkarılması.
HALKÇILIK
Halkçılık, milletin çıkarına ve yararına bir siyaset izlenmesi, halkın kendi kendini
yönetmeye alıştırılmasıdır.
Halkçılıkta belli bir grup, kişi ya da sınıf üstünlüğü yoktur. Toplumu oluşturan bütün vatandaşlar ülkesine ve devletine karşı hak ve sorumluluklar açısından eşittir.
Herkes devlet imkânlarından eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir. Herkes seçme ve seçilme hakkına sahiptir. Kanunlar önünde herkes eşittir.
Anahtar kelimeler: Ayrıcalıkların kaldırılması, eşitlik, dayanışma, sosyal devlet, halkın yönetime katılması, hukuk.www.Evdekihocam.com
UYARI: Halkçılık İlkesi Doğrultusunda Yapılan İnkılaplar
Kılık-Kıyafet İnkılâbı, Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması, Medeni Kanunu’nun Kabul Edilmesi, Soyadı Kanunu’nun kabul Edilmesi, Kadınlara Siyasi Hakların Verilmesi
DEVLETÇİLİK
Devletçilik ekonomi ile alakalı bir ilkedir.
Ekonomik alanda devletin aktif olması ve devletin piyasayı belirlemesidir. Atatürk siyasi bağımsızlığı ekonomik bağımsızlıkla taçlandırmazsak siyasi bağımsızlığın
hiç bir anlam ifade etmeyeceğini söylemiştir. Siyasi bağımsız olan Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığını da kazanarak tam bağımsız bir ülke olması gerekmektedir.
Anahtar kelimeler: Ekonomi, yatırım, kamulaştırma, karma ekonomi, özel sektör ve müteşebbisin (girişimci, yatırımcının) desteklenmesi
UYARI: Devletçilik İlkesi Doğrultusunda Yapılan İnkılaplar
Aşar vergisinin kaldırılması, Tarım alanındaki destekleyici çalışmalar, Yabancı
işletmelerin satın alınması, Devletçe demiryollarının yapılması, Devletin banka kurması,
Devletin bankaları ve kredi
kooperatiflerini denetimine alması, Teşvik-i Sanayi Kanunu, I. Beş Yıllık
Kalkınma Planı’nın hazırlanması
LAİKLİK
Laikliği kısaca din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, devletin tüm dinlere eşit mesafede durması. Devlet yönetiminde akılcılık ve
bilimselliğin esas alınmasıdır.
Anahtar kelimeler: Din ve vicdan özgürlüğü, akılcılık ve bilimsellik, çağdaşlaşma,
pozitif düşünce
UYARI: Laiklik İlkesi Doğrultusunda Yapılan İnkılaplar
Saltanatın Kaldırılması, Halifeliğin Kaldırılması,
Tevhit-i Tedrisat Kanununun Kabul Edilmesi, Şer’iyle ve Evkaf Vekâletinin Kaldırılması, Tekke ve Zaviyelerin kapatılması, Medeni Kanunu’nun Kabul Edilmesi, “Devletin
dini İslam’dır.” Maddesinin Anayasadan Çıkarılması, 1937’de Laiklik
İlkesinin Anayasada Yer Alması
İNKILAPÇILIK
İnkılapçılık ilkesi tüm ilkelerin çatısıdır diyebiliriz.
Eğer bir soruda herhangi bir inkılap verilmeyip sadece değişimden, dinamizmden, yenilikten bahsederse arayacağımız ilke inkılapçılıktır.
Anahtar kelimeler: Devrim, yenilik, inkılap, çağdaşlaşma, değişim, dinamik, dinamizm, ilerleme.
UYARI: Diğer ilkelerle ilgili yapılan tüm inkılap ve
yenilikler İnkılapçılık ilkesiyle ilgilidir
www.Evdekihocam.com
SİYASAL ALANDA YAŞANAN GELİŞMELER
SALTANATIN KALDIRILMASI (1 Kasım 1922)
Nedenleri:
– Saltanatın millet egemenliğine ters düşmesi
– İtilaf Devletlerinin Lozan’da toplanacak olan barış konferansına İstanbul ve Anakara hükümetlerini birlikte çağırmaları
– Bir ülkede iki hükümetin bulunmasının milli menfaatlere ters düşmesi TBMM 1 Kasım 1922 ‘de
oybirliği ile kabul ettiği bir kanunla saltanatı kaldırmıştır.
Lozan’a İstanbul hükümeti de çağrılınca M. Kemal Lozan Antlaşması öncesi saltanatla halifeliği
ayırarak saltanatı kaldırdı.
Son padişah Vahdettin 17 Kasım 1922’de ülkeyi terk ederek İngilizlere sığındı. TBMM halife olarak Osmanlı soyundan gelen Abdülmecit Efendi’yi seçti.
Ortamım hazır olamaması sebebiyle
saltanat kaldırılırken halifelik kaldırılmamıştır.
Saltanatın Kaldırılmasının Sonuçları:
– 623 yıllık Osmanlı saltanatı sona erdi.
– TBMM ülkenin tek temsilcisi haline geldi.
– Siyasi güç ile dini güç birbirinden ayrıldı. Laikliğin ilk aşaması gerçekleştirildi.
– Cumhuriyet’in ilanı için zemin hazırlandı.
Demokratikleşme yolunda önemli bir adım atıldı.
ANKARA’NIN BAŞKENT OLMASI (13 Ekim 1923)
Mustafa Kemal Sivas kongresinden sonra (27 Aralık 1919) temsil heyeti ile Ankara’ya gelmişti. Savaşı buradan yönetti, meclisi burada açtı.
Ankara başkent gibi bir konumdaydı. Mustafa Kemal Ankara’nın resmi olarak başkent
olmasını istedi. Ankara, askeri ve coğrafi özellikleri de göz önünde
bulundurarak 13 Ekim 1923 tarihinde
tek maddelik kanun teklifi ile “Türkiye Devleti’nin başkenti Ankara’dır.” İfadesi
anayasamızda yerini aldı.
CUMHURİYETİN İLANI (29 Ekim 1923)
Nedenleri:
– Devletin adının olmaması (Yeni Türk Devleti “Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hükümeti” adını taşıyordu).
– Saltanatın kaldırılmasıyla devlet başkanlığı
sorununun ortaya çıkması
– Ülkede hükümet bunalımının yaşanması
– Yeni Türk Devleti’nin ulusal egemenliği benimsemesi
Mecliste yapılan görüşmeler sonucunda meclise sunulan kanun tasarısı kabul edilerek 29 Ekim 1923 ‘te yeni Türk Devleti’nin adı ‘Türkiye Cumhuriyeti’
şeklinde belirlenmiş oldu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ilk başbakanı İsmet İnönü,
ilk meclis başkanı da Fethi Okyar oldu.
CUMHURİYETİN İLANININ SONUÇLARI:
– Cumhuriyetin ilanıyla yeni Türk
devletinin adı belli oldu (konuldu) ve rejim konusundaki tartışmalar da
sona erdi (devletin adı; Türkiye Cumhuriyeti rejimi; Cumhuriyet).
– “Meclis hükümeti” yerine “kabine sistemine” geçildi,
– Devlet başkanlığı sorunu çözüldü.
Çünkü devletin yegâne başkanı,
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal oldu.
– Milli egemenlik yolunda önemli bir aşama kaydedildi.
HALİFELİĞİN KALDIRILMASI (3 MART 1924)
NEDENLERİ:
www.Evdekihocam.com
– Halifeliğin milli egemenlik anlayışı ile bağdaşmaması
– Türkiye’nin çağdaş ve laik bir yapıya kavuşması için yapılacak yeniliklerin önünde halifeliğin engel oluşturması
– Abdülmecit Efendi’nin yetkilerini aşarak devlet başkanı gibi davranması
– Halifeliğin, eski rejim taraftarlarının sığınacağı merkez haline gelmesi
– Bazı TBMM üyelerinin halifeyi meclisin üzerindeymiş gibi görmeleri
1 Kasım 1922’de saltanat ve halifelik birbirinden
ayrılarak saltanat kaldırıldı ve
halifeliğin yetkileri dinî konularla sınırlandırıldı.
Sultan Vahdettin’in ülkeden
ayrılmasından sonra Osmanlı sülâlesinden
Abdülmecit Efendi, TBMM tarafından halife seçildi.
Abdülmecit Efendi kendisini devlet başkanı gibi görmeye başladı.
Bu sebeplerden dolayı 3 Mart 1924’te TBMM’de kabul edilen bir kanunla halifelik kaldırıldı.
Şeriye ve Evkaf Vekaleti (Şeriat İşleri ve Vakıflar başkanlığı) kaldırılarak yerine Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü kuruldu.
HALİFELİĞİN KALDIRILMASININ SONUÇLARI
– Laikliğe geçişin en önemli aşaması gerçekleştirildi.
– Saltanatın bir uzantısı olarak görülen halifeliğin kaldırılması devlet merkezindeki iki başlılığın ortadan kaldırılmasını sağladı.
– İnkılapların gerçekleştirilmesi için elverişli bir ortam hazırlandı.
– Millî egemenlik anlayışı pekiştirildi.
1924 ANAYASASI’NIN KABULÜ (20 NİSAN 1924)
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra hazırlanmıştır. 1924 Anayasası’nda ulusal hakimiyet,
TBMM’nin üstünlüğü, tek meclis ve “Güçler ayrılığı ilkesi”, Cumhurbaşkanı’nın TBMM’den ve 4
yıl için seçilebileceği, üst üste aynı kişinin Cumhurbaşkanı seçilebileceği, yargı hakkının bağımsız
mahkemelerde olduğu, Cumhuriyet rejiminin
değişmezliği ve Danıştay’ın kurulması gibi maddeler vardı. 1924 Anayasası’nda da 1960 yılına kadar düzenlemeler olmuştur.
HUKUK ALANINDA YAŞANAN GELİŞMELER
MEDENİ KANUNUN KABULÜ (17 Şubat 1926):
Evlenme, boşanma, miras ve aile hukuku ile ilgili kanunlar
medeni hukuk kapsamındadır.
Avrupa devletlerinde modern hukuk kuralları uygulanırken Osmanlı Devleti’nde Tanzimat döneminde dini kurallara dayalı “Mecelle” adı verilen
kanun hazırlanmıştı. Mecelle ihtiyaçlara cevap veremediği için 1926 yılında Türk milletinin örf ve hukukuna en yakın olan ve
Avrupa’daki en yeni medeni kanun olan İsviçre Medeni Kanunundan alınarak hazırlandı.
MEDENİ KANUN’UN GETİRDİĞİ YENİLİKLER
– Aile hukukunda kadın-erkek eşitliği sağlandı.
– Resmi nikah ve tek kadınla evlilik esası kabul edildi.
– Kadına da boşanma hakkı verildi.
– Mirasta kadın erkek eşitliği sağlandı.
– Mahkemelerdeki şahitlikte kadın erkek eşitliği getirildi.
– Kadınlara istediği mesleğe girebilme hakkı tanındı.
– Boşanma durumunda çocukların hakları güvence altına alındı.
www.Evdekihocam.com
HUKUK ALANINDA DİĞER YENİLİKLER:
Türk Ceza Kanunu: İtalya’dan alınıp hazırlanmıştır.
Borçlar Kanunu: İsviçre’den alındı.
Türk Ticaret Kanunu: Almanya’dan alındı.
EĞİTİM ALANINDA YAŞANAN GELİŞMELER TEVHİD-İ TEDRİSAT (ÖĞRETİM BİRLİĞİ) KANUNU 3 MART 1924
Osmanlılarda en önemli eğitim kurumları medreselerdi. Osmanlı devletinin
yenileme ve çöküş dönemlerinde diğer kurumlar gibi medreseler de bozulmuştu. Tanzimat’tan itibaren batı tarzında eğitim veren
modern okullar açılmıştı. Aynı zamanda devlet kontrolü dışında eğitim yapan azınlık ve yabancı ülkelerin okulları da bulunmaktaydı.
Bu nedenle Osmanlı’da eğitimde birlik yoktu, kültürel anlamda ikilik vardı.
TEVHİD-İ TEDRİSAT KANUNU İLE;
– Medreseler kapatıldı, laikliğin gerçekleştirilmesinde önemli bir adım
atıldı (laik bir eğitim benimsendi).
– Milli Eğitim Bakanlığı kuruldu.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı.
– İlköğretim kız ve erkek çocuklara zorunlu hale getirildi.
– Azınlık ve yabancı okulların dini ve siyasi amaçlarla öğretim yapmaları önlendi.
HARF İNKILABI ve MİLLET MEKTEPLERİNİN
AÇILMASI (1 Kasım 1928)
Türkler İslam’ı kabul edince eski alfabelerini bırakıp Arap harflerini kullanmaya başladılar.
Arapça okuması ve yazması zor bir dildi.
Türk insanına uymuyordu. Eski Osmanlıcanın okumadaki güçlükleri, okuryazar
oranını düşürmüştü.
Mustafa Kemal okuma yazmanın yaygınlaştırılması ve çağdaşlaşma için
Latin alfabesinin kullanılmasını istiyordu.
Bu nedenle 1 Kasım 1928’de Latin alfabesi kabul edildi. Yeni Türk alfabesini tanıtmak ve
okuma yazmayı yaygınlaştırmak amacıyla millet mektepleri açıldı.
Mustafa Kemal başöğretmen seçildi.
www.Evdekihocam.com
TÜRK TARİH KURUMU’NUN KURULMASI (15 Haziran 1931)
Milli tarihçilik anlayışına ihtiyaç duyulması, Türkiye ile ilgili haksız iddiaların çürütülmesi, Türk Tarihi’nin köklü geçmişini araştırmak ve
Türklere yönlendirilen ön yargıların
silinmesi amacıyla 15 Haziran 1931’de Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti kuruldu. Kurumun adı 1935’te Türk Tarih Kurumu olarak değişmiştir.
TÜRK DİL KURUMU’NUN KURULMASI (12 Temmuz 1932)
Mustafa Kemal Atatürk, birinci Türk Tarih Kurultayı’nda Türk Tarihi gibi
Türk Dilinin de bilimsel yollarla araştırılması için 12 Temmuz 1932’de Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’ni kurdurmuştur.
Bu kuruluşun adı daha sonra Türk Dili Araştırma Kurumu adını aldıysa da, bu isim bir süre sonra
tekrar değiştirilmiş ve son olarak Türk Dil Kurumu adını almıştır.
www.Evdekihocam.com
DİL TARİH ve COĞRAFYA FAKÜLTESİ’NİN AÇILMASI (22 Haziran 1935)
Ulusal bilincin gelişebilmesi ve özgür düşünceli gençlerin yetişebilmesi için Türk Dilinin, Türk
Kültürünün ve Türk Tarihinin derinliğine araştırılması için 1935’de Dil ve Tarih-Coğrafya
fakültesi kurulmuştur.
Arkeoloji, Prehistorya, Antropoloji, Hititoloji, Latin Dili ve Edebiyatı, Sümeroloji, Etnoloji ve
Hindoloji fakültedeki bölümlerdendir.
www.Evdekihocam.com
ÜNİVERSİTE REFORMU
Osmanlı zamanında kurulan Darülfünun (İstanbul Üniversitesi) çağın gereklerine uygulanması için Mustafa Kemal İsviçreli bilim adamı Malche’den rapor istemiş.
1 Kasım 1933’te Mecliste üniversite reformlarını
açıklamış bu doğrultuda Darülfünun yerine modern eğitime uygun olan
İstanbul Üniversitesi açılmıştır. Tıp, hukuk, fen ve edebiyat fakültesi ve sekiz enstitüden oluştu. Dışarıdan getirilen öğretim üyeleri ile de modern ve bilimsel eğitim başlatıldı.
İstanbul Üniversitesi kendinden sonra açılacak üniversiteler örnek oldu.
www.Evdekihocam.com
SANAT ve SPOR
Atatürk sanat ve spora çok büyük önem vermiştir. “Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, Bakan olabilirsiniz; hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız.” Sözü ile sanata verdiği önemi vurgulamış.
Ülkemizde müzik resim heykel gibi sanat dallarının gelişmesi için elinden gelen
çabayı göstermiş.
Güzel sanatlarla ilgili okullar açılmasını sağlamıştır.
‘’Spor, yalnız beden kabiliyetinin bir
üstünlüğü sayılmaz. İdrak ve ahlak da bu işe yardım eder.
Zekâ ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler, zekâ kavrayışı yerinde olan daha az
kuvvetlilerle başa çıkamazlar.
Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim.” Diyerek
spora verdiği önem ve sporcunun nasıl olması gerektiğini vurgulamıştır.
TOPLUMSAL ALANDA YAŞANAN GELİŞMELER
ŞAPKA (25 Kasım 1925) ve KILIK KIYAFET KANUNU (3 Aralık 1934)
Mustafa Kemal, Türk insanının çağdaş bir görünüm kazanması ve giyimde
birliğin sağlanması için
çalışmalar yaptı. Atatürk Kastamonu’ya yaptığı gezide şapkayı tanıttı. 25 Kasım 1925’te de şapka kanunu çıkarıldı.
1934 yılında çıkarılan başka kanunla da din adamlarının, ibadet yerlerinin dışında dini kıyafetle gezmesi yasaklandı.
Sadece en büyük din görevlileri kıyafeti ile dolaşabilecekti.
TAKVİM SAAT VE ÖLÇÜLERDE DEĞİŞİKLİK
Batılı ülkelerle olan ekonomik ve ticari ilişkileri geliştirmek, resmi ilişkileri kolaylaştırmak ve ticari ilişkilerde birlik sağlamak amacıyla bazı düzenlemeler yapıldı. Hicri ve Rumi takvim yerine
Miladi Takvim kabul edildi (26 Aralık 1925). 1 Ocak 1926’dan itibaren uygulandı.
Alaturka saat yerine (güneşin batışına göre ayarlanan) uluslar arası alafranga saat
sistemi kabul edildi;
gün, gece yarısından başlatıldı ve yirmi dört tane saat dilimine ayrıldı.
Ağırlık ve uzunluk ölçüleri değiştirildi.
Okka, kile ve dirhem yerine kilogram ve litre,
arşın ve endaze yerine metre kabul edildi (26 Mart 1931). 1928 tarihinde kabul edilen bir kanunla uluslar arası rakamlar kullanılmaya başlandı.
Hafta tatili Cuma gününden cumartesi öğleden sonra ve pazara alındı
Bu yeniliklerle iç piyasada alışveriş canlanırken, milletlerarası ticarette
büyük kolaylık sağlandı. Ticaret ve ekonomi alanlarında işlemler kolaylaştırıldı.
www.Evdekihocam.com
TEKKE VE ZAVİYE VE TÜRBELERİN KAPATILMASI (30 KASIM 1925)
30 Kasım 1925’te çıkarılan bir kanunla Tekke ve Zaviyeler kapatıldı. Şeyh, derviş,
mürit, dede gibi unvanlar da yasaklandı.
www.Evdekihocam.com
SOYADI KANUNU (21 HAZİRAN 1924)
Osmanlı toplumunda soyadı yoktu.
Genellikle insanlar lakapları, aile unvanları ve doğduğu yerlere göre
anılıyorlardı. Bu durum resmi
işlerin (tapu, okul, askerlik, mahkeme, miras gibi) yürütülmesinde büyük zorluklar doğuruyordu.
Bu karışıklıkları önlemek, kişilerin birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerinde kolaylık sağlanması amacıyla 21 Haziran 1934’de Soyadı Kanunu çıkarıldı
TÜRK KADININA SİYASİ HAKALARIN TANINMASI
1926 yılında Medeni Kanun kabul edilerek Türk kadınına toplum
hayatında geniş haklar verilmiştir.
Çok geçmeden bunu Türk kadınına siyasi hakların verilmesi izledi.
**3 Nisan 1930 tarihinde kabul edilen bir yasa ile kadınlara belediye seçimlerine
katılma hakkı tanınmıştır.
**26 Ekim 1933 1930 tarihinde kabul edilen bir yasa ile Türk kadınına muhtarlık ve ihtiyar heyeti üyeliği için seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır.
**5 Aralık 1934 tarihinde kabul edilen bir başka yasa ile kadınlara milletvekili seçme
ve seçilme hakkı tanınmıştır.
EKONOMİ ALANINDA YAŞANAN GELİŞMELER
İZMİR (TÜRKİYE) İKTİSAT KONGRESİ (17 Şubat 1923)
Ülke ekonomisinin durumu Kurtuluş savaşında iyice bozulmuştu. Elde edilen askeri ve siyasi
başarının bir benzeri ekonomik alanda da sağlanması şarttı. Yeni Türk Devleti’nin ekonomiyi güçlendirmek, ekonomide izleyeceği yolu araştırmak,
kalkınma hedeflerini belirlemek ve
milli ekonominin kurulmasıyla ilgili esasları belirlemek amacıyla 17 Şubat 1923’de İzmir İktisat Kongresi toplandı. Bu kongreye çiftçi, tüccar, esnaf, sanayici ve işçi kesimlerinden toplam 1135 temsilci katıldı.
Burada Misak-ı iktisadi (ekonomik ant) kabul edildi.
KONGREDE ALINAN KARARLAR:
– Hammaddesi yurt içinde yetişen veya yetiştirilebilen sanayi dallarının kurulmalı, yabancı
tekellerden kaçınılmalıdır.
– Sanayi özendirilmeli ve ulusal bankalar kurulmalıdır.
– Küçük işletmelerden büyük işletme ve fabrikalara geçilmelidir.
– Özel teşebbüse (çiftçilere) kredi sağlayan bir devlet bankası kurulmalıdır (devlet özel girişimciyi destekleyecek).
– Devlet ekonomik görevleri üstlenmelidir (Devletçilik ilkesi benimsenmiştir)
– Sanayinin her alanda geliştirilmelidir
– Milli sanayi kurulmalı ve ihracat teşvik edilmelidir.
– Yerli malı ve yerli sanayi teşvik edilmelidir.
TARIM ALANINDAKİ GELİŞMELER
Tarım milli ekonominin temeli kabul ediliyordu.
Bu alanda gelişme sağlamak için köylünün durumunu iyileştirmek gerekiyordu. Bu amaçla yeni kurulan devlet şu tedbirleri aldı.
– Aşar vergisi kaldırılarak köylünün
ekonomik bakımdan rahatlaması sağlandı (1925).
– 1923 yılında çiftçilere yardımcı olmak ve tarımı desteklemek için
çiftçilere kredi imkânı sağlandı.
– Üretimi artırmak amacıyla tohum ıslah çalışmaları yapıldı.
– Tohum ıslah istasyonları kurularak örnek çiftlikler açıldı (köylünün iyi tohum ihtiyacı karşılanmaya çalışıldı).
– Tarım Kredi Kooperatifleri kuruldu.
– Köylüye toprak mülkiyeti hakkı tanındı.
www.Evdekihocam.com
SANAYİ, MADEN ve TİCARET ve DENİZCİLİK ALANINDAKİ GELİŞMELER
Sanayi ve diğer üretim alanlarında dışa bağımlılığı azaltmak için çeşitli alanlarda kurum ve kuruluşlar açıldı.
Bu alanda yaşanana başlıca gelişmeler şunlardır
– 1925 yılında ‘Sanayi ve Maadin Bankası’ kuruldu
– 1927 yılında ‘Teşvik-i sanayi Kanunu’ çıkarıldı
– 1933 I.Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlandı.
– Sümerbank kuruldu. 1939 Karabük Demir
Çelik Fabrikası kuruldu.
– Yer altı zenginliklerini ortaya çıkarmak amacıyla Maden Tetkik Arama (MTA) kuruldu (1935).
– Çıkarılan madenlerin işletilmesi için Etibank kuruldu.
– Dış bağımlılıktan kurtulmak için üç siyah (kömür, demir, akaryakıt) ve üç beyaz (un, şeker, pamuk) üretimine geçildi.
– 24 Temmuz 1923 tarihinde Kapitülasyonlar kaldırıldı.
– 1924 tarihinde İş Bankası kuruldu
– Kabotaj Kanunu çıkarıldı (1 Temmuz 1926-Türk sularında ticaret hakkının Türklere geçmesi)
www.Evdekihocam.com
SAĞLIK ALANINDA YAŞANAN GELİŞMELER
Milli Mücadelen çıkan halkın sağlık sorunlarını çözmek için 1892’de kurulmuş
aşı evleri kaldırılarak Hıfzısıhha enstitüsü kuruldu.
İlk Hıfzısıhha enstitüsüne Sağlık Bakanı Refik Saydam’ın adı verildi. O dönemde
nüfusu fazla olan şehirlerde Numune Hastaneleri açıldı.
Verem o önemde yaygın bir hastalıktı.
Bu amaçla: 1923’te İzmir Veremle Mücadele Cemiyeti; 15 Ağustos 1924’te
İstanbul’da Sanatoryum;
1925’te Veremle mücadele için ilk Dispanser;
1927’de İstanbul Veremle Mücadele Cemiyeti;
1930’da “Umumi Hıfzısıhha Kanunu” çıkarıldı. Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile veremlilerin ihbar
edilmesi ve önlem alınması ile ilgili kanundur. Behçet hastalığını ilk kez 1937
yılında Hulusi Behçet tanımladığı için hatalık onun adıyla anılır.
Kurulan diğer kurumlar: Kızılay, Yeşilay, Verem Savaş Dernekleri, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi
sosyal kuruluşlar kuruldu.
BİR DEVRİN ANALİZİ NUTUK
Atatürk, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında
gerçekleştirdiği ikinci büyük
kongresinde Millî Mücadele’yi ve Cumhuriyetin kuruluşunu anlatan uzun bir konuşma yaptı.
Bu konuşma Nutuk adı altında kitaplaştırıldı.
Atatürk, Nutuk’ta 1919 ve 1927 yılları
arasındaki olayları belgelere dayalı olarak yazıp Türk tarihi için önemli bir kaynak oluşturdu.
Nutuk, “19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktım.” cümlesiyle başlar, Atatürk’ün Türk Gençliğine Hitabesi ile son bulur.
Nutuk, ülkemizde defalarca
kitap olarak basıldığı gibi birçok yabancı dile de çevrildi. Atatürk; Nutuk adlı eseriyle, başarılı
bir komutan, deha bir lider olmasının yanında aynı zamanda iyi bir edebiyatçı ve hatip olduğunu da ortaya koymuştur.
www.Evdekihocam.com
ATATÜRK İLKE VE İNKILAPLARINI OLUŞTURAN TEMEL ESASLAR
Milli Tarih Bilinci ve Milli Dil
www.Evdekihocam.com
Tarihi olmayan millet köksüz bir ağaca benzer,
güçlü bir rüzgar karşısında yıkılır gider.
Türk tarihinin, uygarlığın en eski çağlarına kadar
uzanması her Türk için onur ve gurur kaynağıdır.
Atatürk, tarihte büyük devletler kurmuş, dünya medeniyetine önemli katkılarda bulunmuş Türk milletinin, geçmişten aldığı güçle, çağdaşlaşma
yolunda bütün gücünü ortaya koyacağına inanmıştır.
Milli dil, milli birliğin başta gelen unsurlarından biridir.
Bu nedenle, milli dilimiz olan Türkçeyi koruyarak, çağın gereklerini karşılayacak şekilde
gelişmesine yardımcı olmalıyız. Atatürk bu konu ile ilgili olarak “… Türk milletindenim diyen insanlar her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır…” demiştir.
www.Evdekihocam.com
BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK
Tarih boyunca kendi vatanında bağımsız yaşamış olan Türk milleti, başkalarının
egemenliği altında yaşamaktansa ölmeyi yeğlemiştir.
Atatürk, “Biz, milli sınırlarımız içinde özgür ve bağımsız yaşamaktan başka bir şey istemiyo-ruz.” diyerek bağımsız ve özgür yaşamaya verdiği önemi göstermiştir.
www.Evdekihocam.com
VATAN VE MİLLET SEVGİSİ
Atatürkçülüğün en önemli unsurlarından biri de vatan ve millet sevgisidir. Atatürk’ün,
“Yurt toprağı! Her şey sana feda olsun. Kutlu olan sensin. Hepimiz senin için fedaiyiz.” ve
“Ne mutlu Türk’üm diyene!” sözleri vatanına ve milletine karşı beslediği hayranlık ve şükran duygularını ifade etmektedir.
Türk Milletini Çağdaş Uygarlık Düzeyinin Üzerine Çıkarma Hedefi
Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen
inkılapların büyük bir kısmı çağdaşlaşma ve Batılılaşma hedefini taşımıştır.
Bu doğrultuda Türk milleti de çağdaş uygarlık düzeyini yakalamayı hatta daha
ileriye gitmeyi hedeflemiştir.
EGEMENLİĞİN MİLLETE AİT OLMASI
Atatürk henüz daha Kurtuluş Savaşı’nın başında alınan,
“Milli kuvvetleri etkili, milli iradeyi hakim kılmak esastır.”
kararı ile egemenliğin millete ait olduğunu vurgulamıştır. TBMM’nin Açılması, Saltanatın Kaldırılması ve Cumhuriyetin İlanı gibi inkılaplarla egemenlik hakkı kesin
olarak millete verilmiştir.
MİLLİ BİRLİK VE BERABERLİK, ÜLKE BÜTÜNLÜĞÜ
www.Evdekihocam.com
Milli birlik ve beraberlik, milletçe birliği, bir arada yaşamayı ifade eder. Böylece milletin sevgi ve
saygı ile birbirine bağlanmasını, ortak ideallere yönelik olarak varlığını devam ettirmesini sağlar.
Milli birlik ve beraberlik aynı zamanda ülke bütünlüğünün korunmasını gerektirir.
Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı, Türk milletinin birlik ve beraberlik içinde yaşamasını, hiçbir bölücü unsura yer vermemesini gerektirir.
MİLLİ KÜLTÜRÜN GELİŞTİRİLMESİ
Yabancı kültürlerin benimsenmesi milli
varlığımızı tehlikeye düşürür, çağdaş uygarlık düzeyini
yakalamamızı engeller. Atatürk, Batı’nın tekniğinden ve biliminden yararlanırken milli kültürümüzü de korumamız gerektiğini belirtmiştir.