8.Sınıf İnkılap Tarihi 7.Ünite Özeti Atatürk’ün Ölümü ve Sonrası
- ÜNİTE
ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ VE SONRASI
ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜNÜN, YURTİÇİ VE
YURT DIŞINDAKİ YANKILARI
ATAÜRK’ÜN VEFATI
Atatürk’ün sağlığı, 1937 yılından itibaren bozulmaya başladı. Atatürk, karaciğerindeki rahatsızlığın teşhis edilmesine
rağmen yoğun bir tempoyla çalışmaya devam etti.
Dinlenmesi gerekirken 1938 yılı Mayıs ayında Hatay davasına destek vermek için, Mersin’e gitti.
Bu gezi Atatürk’ün hastalığının artmasına sebep oldu.
İstanbul’a döndükten sonra da hastalığı giderek şiddetlendi.
Atatürk vasiyetini yazarak kendisine ait İş Bankası hisselerinin gelirinden Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumuna pay tahsis etmiştir.
8 Kasım günü derin bir komaya giren Atatürk,
10 Kasım 1938 Perşembe günü
sabah 09.05’te Dolmabahçe Sarayı’nda hayata gözlerini yumdu. Atatürk’ün naaşı 20 Kasım’da Ankara’ya getirildi.
Ertesi gün yapılan törenin ardından Etnografya
Müzesi’ndeki geçici kabrine kondu.
Atatürk’ün vefatından sonra, onun ölümsüz kişiliğine yaraşır bir anıtkabir yapılması kararlaştırıldı. Anıtkabir’in yeri
için Ankara’nın her tarafından görülebilen Rasattepe bölgesi belirlendi.
Türk milletine gömüleceği yer
konusunda bir vasiyette bulunmayan Atatürk’ün yıllar önce Rasattepe için söylediği “Bu tepe ne güzel bir anıt yeri” sözü
bu seçimde etkili olmuştur.
Anıtkabir’in inşası için 1941 yılında uluslararası bir proje yarışması açıldı. Yarışmaya 49 proje katıldı ve bunlar arasından
Emin Onat ile Orhan Arda’nın ortak projesinin uygulanmasına karar verildi.
1944 yılında yapımına başlanan
Anıtkabir 1953 yılında tamamlandı.
10 Kasım 1953 tarihinde, Atatürk’ün naaşı,
geçici kabri olan Etnografya Müzesi’nden törenle alınarak ebedi istirahatgahı Anıtkabir’e defnedildi.
ATAÜRK’ÜN VEFATI’NIN YURTİÇİ VE
YURT DIŞINDAKİ YANSIMALARI
Atatürk’ün vefatı bütün yurtta derin bir üzüntüyle karşılandı. Yurdun üstüne çöken sessizliği dört bir yandan yükselen hıçkırıklar bozuyordu.
Gencinden yaşlısına bütün vatandaşlar,
Atatürk’e olan saygılarından ve ona duydukları vefadan dolayı
cenaze törenine katıldı.
Atatürk’ün vefatı 11 Kasım günü neredeyse bütün gazetelerin manşetlerindeydi. Gazeteler, bir yandan vefat haberini duyururken diğer yandan da Türk milletine başsağlığı diliyordu.
Atatürk’ün ölümünden sonra birçok dünya lideri onunla ilgili açıklamalarda bulunmuş ve taziyelerini iletmiştir.
Farklı ülkelere ait gazeteler ilk sayfalarında ve köşe yazılarında Atatürk’le ilgili yazılara yer vermiştir.
Birçok yazar, makalelerinde ve kitaplarında Atatürk’ten bahsetmiştir. Çıkan yazılarda, onun inkılâpçı kişiliğinden söz edilmiş,
özellikle sömürgecilik ve emperyalizme karşı başlatılan savaşların lideri olduğu vurgulanmıştır.
ATATÜRK’ÜN ESERLERİ
Atatürk, çok yönlü bir insandır. O hem asker hem devlet
adamı hem de fikir adamıdır.
Okumayı çok seven Atatürk yaşamının her döneminde
kitapla bütünleşmiştir.
Yerli ve yabancı birçok fikir adamının eserlerini en ince ayrıntısına kadar tahlil ederek okuyan Atatürk, bu sayede çağının fikir dünyasını keşfedebilmiştir. Ama o sadece
kitap okumakla kalmamış, kendi fikirlerini ve birikimini insanlara ulaştırabilmek için çeşitli eserler de kaleme almıştır.
Daha öğrencilik yıllarında fikirlerini yaymak için el yazısıyla gazete çıkaran Atatürk, askerlik hayatının ilk yıllarından başlamak üzere birçok eser yazmıştır. Atatürk’ün yazdığı başlıca eserler şunlardır.
NUTUK: Yurdumuzun parçalanıp, işgal edildiği günlerden başlayarak, Türk tarihinde bir dönüm noktası olan İstiklal Savaşı’nı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ve inkılâpların yapılışını anlatan Nutuk, siyasi
ve milli tarihimizin birinci elden, değerli bir kaynak eseridir. Atatürk’ün kendi kaleminden çıkan bu eser, yine Atatürk
tarafından, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında Ankara’da toplanan İkinci Kurultayı’nda 36,5 saat süren ve altı günde okunan tarihi bir hitabeye dayandığı için Nutuk adını almıştır.
GEOMETRİ: Atatürk bu kitabı ölümünden bir buçuk yıl önce III. Türk Dil Kurultayından hemen sonra 1936-1937 yılı kış aylarında Dolmabahçe Sarayı’nda kendi eliyle yazmıştır.
Atatürk Arapça ve Farsça terimlerle dolu ders kitaplarının öğrenciler açısından öğrenimi geciktireceğini düşünmüştü.
Atatürk’ün yazdığı diğer önemli eseler ise şunlardır;
- Medeni Bilgiler
- Arıburnu Muharebeleri Raporu
- Atatürk’ün Hatıra Defteri
- Mustafa Kemal Atatürk’ün Karlasbad Hatıraları
- Zabıt ve Kumandan İle Hasbıhal
- Cumalı Ordusu
- Takımın Muharebe Eğitimi
- Taktik Meselenin Çözümü ve Emirlerin Yazılmasına İlişkin Öğütler
- Bölüğün Muharebe Eğitimi
- Taktik Tatbikat Gezileri
YİNE BİR DÜNYA SAVAŞI
II. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ ATATÜRK’ÜN TUTUMU
Mustafa Kemal Atatürk, dış politikada “Yurtta barış, dünyada barış!” ilkesini benimsemiştir. Bu politika
doğrultusunda Türkiye, cumhuriyetin ilanından sonra çevresindeki ülkelerle dostluk antlaşmaları imzaladı.
Almanya ve İtalya’nın yayılmacı politikaları karşısında Türkiye, Balkan Antantı ve Sadabat Paktı gibi dostluk antlaşmalarını imzaladı.
Atatürk’ün İkinci Dünya Savaşı’nın çıkacağını önceden tahmin ederek gerekli önlemler alması ve barış amaçlı bir politika izlemesi Türkiye’nin bu savaşta doğru kararlar almasını sağlayacaktı.
II. DÜNYA SAVAŞI (1939 – 1945)
II. DÜNYA SAVAŞI’NIN NEDENLERİ - I.Dünya Savaşından memnun olmayan devletlerin tutumları
ve aşırı yayılmacı hareketleri (Almanya İtalya) - Almanya’nın ağır şartları olan Versay Altlaşması’nı imzalaması.
- İtalya’nın I.Dünya Savaşı’nda galip olmasına rağmen
istediklerini alamaması - Almanya ve İtalya hızla silahlanarak işgallere başlaması.(Almanya’nın Avusturya, Çekoslovakya, Polonya’yı 1938 –1939), (İtalya’nın Habeşistan, Arnavutluk’u işgali.)
- Almanya ve İtalya’da milliyetçilik akımları (Almanya Nazizm,
İtalya Faşizm) üstün Alman ırkı fikri - Japonya’nın Asya hâkimiyeti düşüncesi.
Savaşın Gelişimi:1936’da Habeşistan’a saldıran İtalya daha sonra ise Arnavutluk’u ele geçirdi Yunanistan’a saldırmış fakat başarılı olamamıştır.
Hitler 1938’de Avusturya’yı Almanya’ya bağladı. Almanlar 1939’da Çekoslovakya’yı işgal etti.
Almanya ve Rusya aynı dönemde anlaşıp Polonya’yı işgal edince Fransa ve İngiltere olaya müdahale etti.
Daha sonra Almanlar; Danimarka, Norveç, Hollanda ve Fransa’yı işgal etmiş, Balkanlara yönelmiş, Macaristan, Yunanistan, Yugoslavya ve
Romanya’yı işgal etmiştir.
Böylece; II. Dünya Savaşı başladı. Almanların Balkanları tehdit etmesi üzerine Rusya, müttefik grubuna geçti (1941) Japonya ABD’nin deniz üslerine ve Çin’e saldırınca; ABD ve Çin Japonya’ya karşı
Müttefik Grubunda savaşa girdi.
SAVAŞIN SONA ERMESİ
1942’de rejim değişikliği yaşayan İtalya’da 1944’de müttefiklerin Sicilya’ya asker çıkarmaları ve İtalya’ya geçmeleri
üzerine İtalya teslim olmuştur İngiltere tarafında geçti. İtalyan Mussolini 1943’te halk tarafından öldürüldü. 1944’te ABD, İngiltere ve Fransa’nın yaptığı Normandiya (Akdeniz) Çıkartması sonucunda Almanya teslim oldu. Ruslar Almanları, Polonya ve Rusya’dan çıkarmıştır.
Adolf Hititler 1945’te intihar etti. Almanya 1945’te ateşkes istemiştir. ABD’nin Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atom bombası atması sonucunda Japonya da savaştan çekildi.
II. DÜNYA SAVAŞI’NIN SONUÇLARI - Savaşı demokrasiyi savunan devletler kazanmış ve Avrupa’da demokrasi
rejimi yaygınlaşmıştır. Demokratik Avrupa devletleriyle birlikte hareket eden Türkiye’de de demokratik hayata geçilmiştir. - Sömürgecilik dönemi sona ermeye başlamış ve sömürge altındaki
Hindistan, Mısır, Pakistan, Cezayir, Tunus ve Libya
bağımsızlıklarını kazanmışlardır. - Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler gelişmiş, Türkiye Sovyet Rusya’dan
uzaklaşarak ABD’ye yakınlaşmıştır. - Almanya ve İtalya’nın işgal ettiği Balkan ve Doğu Avrupa ülkeleri,
Rusya’nın denetiminde yeniden kurulmuştur.
Rusya, komünist rejimini bu ülkelere taşımış, ABD ile birlikte dünyanın en büyük iki devleti haline gelmiştir. - Almanya ikiye bölündü. Doğusunda Rusya, batısında ABD, Fransa, İngiltere denetim kurdular (1990’da Almanya Devleti birleşmiştir.).
- Dünya devletleri iki gruba ayrıldı. Sovyetler Birliği öncülüğünde Varşova Paktı, ABD öncülüğünde Nato kuruldu. (Soğuk Savaş Dönemi)
- Dünya barışını korumak amacıyla Birleşmiş Milletler kuruldu (1948).
- İngiltere ve ABD’nin desteğiyle Filistin’de İsrail devleti kuruldu (1948).
- Devletler arasındaki rekabet savaştan sonra da devam etti.
II. DÜNYA SAVAŞI’NDA TÜRKİYE
Türkiye; Savaş esnasında Adana ve Kahire Konferanslarında İngiltere ve Rusya tarafından savaşa girmesi yolunda
zorlandıysa da, tarafsız kalmayı başardı.
Almanya Bulgaristan’a girince; Almanya ile Türkiye arasında 1941’de saldırmazlık antlaşması imzalandı.
Savaşın sonuna doğru Türkiye formalite olarak girdi.
4-11 Şubat 1945’te ABD, İngiltere ve Sovyet Rusya’nın katıldığı Yalta Konferansında, II. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulacak olan
Birleşmiş Milletler Teşkilatı’na katılmak
için 1 Mart 1945’e kadar Almanya ve Japonya’ya savaş açmak şartı getirildi. Bu gelişme üzerine Türkiye 23 Şubat 1945’te Japonya ve Almanya’ya savaş ilan etti fakat savaşa fiilen girmemiştir. (Türkiye’nin bu tutumunda BM’ye girme ve görüşmelere katılma arzusu vardır.)
Türkiye her an savaşa girecekmiş gibi hazırlık yaptığı için tarım, sanayi ve ekonomi alanlarında duraklama dönemi yaşadı.
Türkiye’de Alınan Önlemler - Bütün illerde hava saldırısı tehlikesine karşı karartma başlatıldı
- Almanların işgal tehlikesine karşı sivil savunma önlemleri alındı.
- Tahıl stoklarına el konmuş, ekmek, zeytin, şeker gibi ürünler karneyle
verilmeye başlandı. - Buğday unundan pasta ve benzeri ürünlerin yapılması yasaklandı.
- İstanbul’da özel otomobiller ve ticari
araçların trafiğe çıkması yasaklandı. - Savaşın getirdiği ekonomik sıkıntıları aşmak için yeni vergiler getirildi (Varlık Vergisi)
- Tifo ve kolera gibi salgın hastalıkları önlemek için çalışmalar yapıldı
- Askeri harcamalar artırıldı.
- Karadeniz’deki Türk gemi seferleri durdurulmuştur.
- Radyo yayınlarında kesinti yapılmıştır.
- Belli bölgelerde gece 23.00’dan sonra sokağa çıkma yasağı getirilmiştir
NOT: Savaşın, savaşa girmeyen ülkeleri de ekonomik ve sosyal yönden olumsuz etkilediğini göstermektedir.
İkinci Dünya Savaşı sırasında alınan bu önlemlerle seyahat etme, haber alma ve ekonomi alanındaki hak ve özgürlükler sınırlandırılmıştır.
ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİŞ
DEMOKRAT PARTİ’NİN KURULMASI
II. Dünya Savaşı nedeniyle basın özgürlüğünün kısıtlanması, enflasyonun artması, polisin yetkilerinin genişletilmesi ve grev
yapma hakkının kısıtlanması çok partili hayata geçiş için uygun bir ortam hazırladı. CHP’nin baskıcı politikasından bıkan halk,
yeni bir partinin kurulup demokratikleşmeyi beklerken; 7 Haziran 1945’te Adnan Menderes, Celal Bayar, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan gibi vekiller daha fazla demokrasi isteyen Dörtlü Takrir önergesini verdiler.
CHP, bu hareketleri desteklemedi ve 21 Eylül 1945’te partiden ihraçlar oldu. 5 Ekim 1945’te Celal Bayar partiden istifa etti.
Bu kişiler savundukları düşünceleri gerçekleştirmek için 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti’yi kurdular.
Demokrat Parti Atatürk ilkelerine bağlı kalacağını belirtirken ekonomi de liberalizmi (serbest piyasa ekonomisini) benimsemiştir.
Demokrat Parti’nin kurulması üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi baskıcı politikasından vazgeçerek basın yasası çıkarmış,
dernekler yasasını değiştirmiş ve üniversitelere
özerklik vermeye başlamıştır.
Demokrat Parti’nin tamamen örgütlenmesine izin vermeden 1946’da erken seçimlere giden CHP,
tüm çabalarına rağmen meclisteki 65 koltuğunu
Demokrat Parti’ye kaptırmıştır.
1950 Seçimlerinde gizli oy açık sayım uygulanmış ayrıca CHP bir seçim çevresinde çoğunluğu elde eden
siyasi partinin o seçim çevresindeki milletvekillerinin tümünü almasının öngören seçim sistemi olan çoğunlukçu seçim sistemini getirmiştir.
Ama çoğunlukçu seçim sistemi CHP’nin işini bozmuş, DP’nin işine gelmiştir. Demokrat Parti 416, Cumhuriyet Halk Partisi 89 milletvekili çıkarmış ve ilk defa CHP iktidarı sona ermiştir
YORUMLAR