8.Sınıf İnkılap Tarihi 2.Ünite Özeti Milli Uyanış: Bağımsızlık Yolu

8.Sınıf İnkılap Tarihi 2.Ünite Özeti Milli Uyanış: Bağımsızlık Yolu
12 Kasım 2023 02:37
105
A+
A-

KİTAP ÇEKİLİŞLERİNİN YAPILACAĞI GRUBUMUZA KATILMAK İÇİN TIKLAYINIZ

8.SINIF LGS TÜM DERSLERİN PAYLAŞILDIĞI WHATSAPP GRUBU İÇİN TIKLAYINIZ

2. ÜNİTE MİLLİ UYANIŞ

I. DÜNYA SAVAŞI SAVAŞIN SEBEPLERİ

Sömürge Rekabeti: Sanayi İnkılabı sonucunda gelişen sömürgecilik anlayışı ile devletlerin hem sanayileri için gerekli olan ham maddeyi bulmak hem de ürettikleri malları satmak için sömürge arayışına başlamaları.

Almanya – Fransa çekişmesi: Fransa’nın 1871 yılında Almanya’nın eline geçen taş kömürü yataklarıyla ünlü Alsas – Loren bölgesini geri almak istemesi.

Balkanlardaki çekişme: İngilizlerin Balkanlarda Rusları serbest bırakması ve Rusya’nın Panslavizm politikası ile Avusturya – Macaristan imparatorluğu içerisinde yaşayan Slav ve Ortodoks asıllı milletleri kendi yanına çekmek istemesi.

Devletlerarası bloklaşma: Avrupa devletlerinin çıkarları doğrultusunda kendi aralarında bloklaşmalarıdır.

Bunlar;

• ÜÇLÜ İTİLAF (ANLAŞMA) DEVLETLERİ:

İngiltere, Fransa, Rusya.

• ÜÇLÜ İTTİFAK (BİRLEŞME) DEVLETLERİ:

Almanya, Avusturya – Macaristan imparatorluğu İtalya’dır.

SAVAŞIN BAŞLAMASI VE GELİŞMESİ

1.Dünya Savaşı’nı başlatan olay, 28 Haziran 1914’te Saraybosna’yı ziyaret eden Avusturya – Macaristan veliahdının bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesidir.

Bunun üzerine, 28 Temmuz 1914’te Avusturya, Sırbistan’a savaş ilan etti. Rusya, Sırbistan’ın; Almanya, Avusturya-Macaristan’ın yanında yer aldı.

İngiltere ve Fransa’nın savaşa girmesiyle I. Dünya Savaşı resmen başladı. İtalya önce tarafsız kaldı sonra da İtilaf Devletlerinin Batı Anadolu’daki toprak vaatleri nedeniyle İtilaf grubuna katıldı.

I. DÜNYA SAVAŞI’NDA OSMANLI DEVLETİ

OSMANLI DEVLETİ’NİN I. DÜNYA SAVAŞI’NA GİRİŞİ

Savaşın başlangıcında tarafsızlığını açıklayan Osmanlı Devleti aynı zamanda seferberlik ilan etti.

Bu durum, yakın bir gelecekte savaşa girme ihtimalinin olduğunu göstermekteydi.

Osmanlı Devleti ilk ittifak teklifini İtilaf Devletlerine yaptı ancak Rusya’nın olumsuz tavrı ve İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı topraklarını paylaşma düşüncesi nedeniyle İtilaf Devletlerinden olumsuz yanıt aldı.

Bunun sonucunda Osmanlı Devleti Almanya’nın da isteği doğrultusunda İttifak grubunda yer aldı.

ALMANYA’NIN OSMANLI DEVLETİ’Nİ KENDİ YANINDA SAVAŞA KATMAK İSTEMESİNDE;

– Savaşı daha geniş alanlara yayarak savaş yükünü hafifletmek istemesi,

– Osmanlı Devleti’nin jeopolitik konumundan yararlanmak istemesi,

– Osmanlı halifesinin dinî gücünden yararlanmak istemesi,

– Rusya’ya, Boğazlar yoluyla yardımda bulunulmasını engellemek istemesi etkili oldu.

OSMANLI DEVLETİ’NİN ALMANYA YANINDA SAVAŞA KATILMASINDA;

Savaşa Almanya’nın yanında girerse önemli kazançlar elde edeceğini düşünmesi,

– Kaybettiği yerleri geri almak istemesi,

– İngiliz, Fransız ve Rus sömürgesi altında yaşayan Müslüman milletleri bağımsızlıklarına kavuşturmak istemesi,

– Siyasi yalnızlıktan kurtulmak istemesi,

– İngiltere, Fransa ve Rusya’nın Osmanlı Devleti’ne karşı düşmanca politikalar izlemesidir.

– Osmanlı subaylarının Almanya’ya duydukları hayranlık etkili oldu.

2 Ağustos 1914’te Osmanlı Devleti ile Almanya arasında gizli bir antlaşma yapıldı.

Daha sonra Goben ve Breslav zırhlılarının Türk sularına sığındı.

Osmanlı Devleti gemileri satın aldığını söyleyerek isimlerini Yavuz ve Midilli olarak değiştirdi.

Bu gemiler Karadeniz’e açılarak Rus limanlarını bombalamaları üzerine Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’na resmen girmiş oldu (12 Kasım 1914).

1.DÜNYA SAVAŞI’NDA OSMANLI DEVLETİ’NİN SAVAŞTIĞI CEPHELER

KAFKASYA (DOĞU) CEPHESİ

– Osmanlı Devleti’nin savaştığı ilk cephedir (22 Aralık 1914).

– Bu cephede Osmanlı Devleti, Ruslar ve onları destekleyen Ermenilerle savaştı.

– Cephe Almanların isteği üzerine açıldı.

– Cephenin açılma nedeni; Almanya’nın Bakü petrollerini ele geçirmek istemesi; Enver Paşa’nın Orta Asya Türklerini Osmanlı Devleti çatısı altında toplamak istemesi. (Turancılık)

– Savaşı, kış şartlarının ağır olmasından dolayı Osmanlı Devleti kaybetti.

– Sonuçları; Ruslar, Muş, Bitlis, Erzurum ve Erzincan’ı ele geçirdiler;

İtilaf Devletleri Çanakkale’yi geçemediler ve Rusya’ya yardım gönderemediler.

Bunun sonucunda Rusya’da ihtilal çıktı ve Rusya savaştan çekilmek zorunda kaldı (Brest-Litowsk Antlaşmasını imzalayıp savaştan çekildi (3 Mart 1918).

NOT: Daha sonra bu cepheye komutan olarak atanan M. Kemal, Rus ilerleyişini durdurdu, Muş ve Bitlis’i geri aldı.

KANAL CEPHESİ

– Almanların isteği ile açıldı (14 Ocak 1915).

– Bu cephede Osmanlı Devleti İngilizlerle savaştı.

– Nedeni; Osmanlı Devleti’nin Mısır’ı geri almak istemesi; Süveyş Kanalı’nı ele geçirip, İngilizlerin Hindistan sömürgeleri ile bağlantısını kesmek istemesi.

– Savaşı, Osmanlı Devleti kaybetti (iklim koşulları, insan ve malzeme yetersizliği nedeniyle).

IRAK CEPHESİ

– İngiltere’nin, Türk kuvvetlerinin Hindistan’ı tehdit etmesini önlemek,

– Bölgedeki petrol yataklarını ele geçirmek

– Rusya ile birleşip bölgedeki Türk kuvvetlerini etkisiz hale getirmek istemeleridir.

– İngiltere, Güney Irak’a ve Aden’e asker çıkardı.

Ancak Kutül-Amare adı verilen bölgede Türk kuvvetleri tarafından durduruldu.

– Bölgeye yeni kuvvetler gönderen İngilizler Bağdat’ı ele geçirerek Musul’a kadar ilerledi.

SURİYE – FİLİSTİN CEPHESİ

– Süveyş Kanalı’ndan kuzeye doğru ilerleyen İngiltere’yi durdurmak için açıldı.

Türk ordusunun başında Alman General Liman Van Sanders bulunuyordu.

Alman generalin başarısız olması üzerine cepheye gönderilen Mustafa Kemal İngiliz kuvvetleri karşısında Türk askerlerini esir düşmekten kurtardı.

– Bu cepheler Mondros Ateşkes Antlaşması ile kapandı.

HİCAZ-YEMEN CEPHESİ

– Nedeni; Osmanlı Devleti’nin İngiliz ve Arapların elindeki kutsal yerleri ele geçirmek istemesi.

– Osmanlı Devleti, İngiliz ve İngilizler tarafından kışkırtılan bazı Arap kabileleriyle savaştı.

– Bu cephelere yardım ulaştırılamaması sebebiyle Osmanlı Devleti başarılı olamadı

ÇANAKKALE CEPHESİ

– Cephe İtilaf Devletleri tarafından açılmıştır (1915).

– Nedeni; Çanakkale ve İstanbul Boğazlarını alıp İstanbul’u ele geçirmek; Rusya’ya yardım götürmek; Anadolu ve Rumeli arasındaki bağlantıyı kesmek; Osmanlı’yı savaş dışı bırakmak.

– 18 Mart 1915’teki deniz harekâtında hüsrana uğrayan İtilaf Devletleri 25 Nisan günü Gelibolu Yarımadası’na asker çıkarmasıyla kara muharebeleri başladı.

Burada da Türk ordusu tarihin en büyük savunmalarından birisini yaparak düşmana geçit vermedi

– Rusya’ya yardım gönderilemediği için ihtilal çıktı ve Rusya savaştan çekildi (Rusya’da Bolşevik İhtilali çıktı, Çarlık rejimi yıkıldı.

3 Mart 1918’de Brest-Litowsk anlaşması imzalandı ve Rusya savaştan çekildi)

– I. Dünya Savaşı uzadı ve geniş bir alana yayıldı.

– Bulgaristan İttifak Devletleri tarafına geçti.

– Yaklaşık 500 bin insan hayatını kaybetti.

– İtilaf Devletleri amaçlarına ulaşamadılar.

– Mustafa Kemal bu cephedeki başarılarından dolayı tanındı (Kurtuluş Savaşı’nda lider olarak kabul edilmesine neden oldu).

– Türklerin bu cephedeki başarıları diğer devletlere örnek oldu ve bu devletler bağımsızlık mücadelesi başlattı.

I. DÜNYA SAVAŞI’NIN SONA ERMESİ

1914’te başlayan I. Dünya savaşı dört yıl sürdü. Amerikan kuvvetlerinin savaşa girmesiyle Almanların batı cephesi çöktü. Böylece Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan ve Osmanlı Devleti’nin içinde yer aldığı İttifak Devletleri yenildi.

I. DÜNYA SAVAŞI SONUNDA YAPILAN BARIŞ ANTLAŞMALARI

– Versay Antlaşması: Almanya ile İtilaf Devletleri arasında,

– Sen Jermen Antlaşması: Avusturya ile İtilaf Devletleri arasında,

– Nöyyi Antlaşması: Bulgaristan ile İtilaf Devletleri arasında,

– Triyanon Antlaşması: Macaristan ile İtilaf Devletleri arasında,

– Sevr Antlaşması: Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanmıştır. (10 Ağustos 1920)

ÖNEMLİ! Ancak İtilaf Devletleri I. Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı Devleti’ni aralarında nasıl paylaşacaklarına karar veremediklerinden Sevr Antlaşması hazırlanıncaya kadar ön antlaşma olan Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzaladılar.

I. DÜNYA SAVAŞI’NIN SONUÇLARI:

– ABD’nin savaşa girmesi ile savaş, İtilaf Devletleri lehine sonuçlanmıştır.

– Milyonlarca insan hayatını kaybetmiş, dünya barışı tehlikeye girmiştir.

– Avusturya-Macaristan, Osmanlı Devleti, Rus Çarlığı, Alman İmparatorluğu yıkıldı.

– Litvanya, Çekoslovakya, Polonya, Macaristan, Türkiye devletleri kuruldu.

– Dünya barışını korumak için Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti) kuruldu.

– Dünyaya faşizm, sosyalizm gibi düşünce akımları yayılarak, yeni yönetim şekilleri ortaya çıkmıştır.

– Dünyadaki siyasi ve askeri güç dengeleri değişmiştir.

– Dünya Savaşı’ndan en karlı çıkan devletler İngiltere ve Fransa oldu,

WİLSON İLKELERİ (8 OCAK 1918)

Bu ilkelerin yayınlanma amacı, dünya barışını sağlamak, ülkeler arası mücadelelere son vermektir. Wilson ilkelerine göre;

– Bütün milletler, kendi geleceğine kendisi karar verecektir.

– Dünya Savaşı’nda yenen devletler, yenilenlerden savaş ve toprak tazminatı almayacaktır.

– Dünya barışını tehdit eden silahlanmaya son verilecektir.

– Devletlerarası barışı sağlamak için Milletler Cemiyeti kurulacaktır.

Wilson ilkeleri görünürde dünya barışını sağlamaya yöneliktir. Fakat sömürgeci devletler bu ilkeleri kendi lehlerine çevirmişlerdir.

Bunun yanında Wilson ilkelerine uymayarak, kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmişler ve dünya barışını tehlikeye sokmuşlardır.

MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI VE İŞGALLER

MONDROS ATEŞKES ANTLAŞMASI (30 EKİM 1918)

Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşından yenik çıktıktan sonra, ölüm fermanı olan Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalamak zorunda kalmıştır.

İtilaf Devletleri savaş devam ederken, Osmanlı

Devleti’nin topraklarını kendi aralarında paylaşmışlardı. Artık Mondros Antlaşması ile birlikte, Osmanlı Devleti’nin toprakları resmen işgale hazır hale gelmiştir.

Bu antlaşmaya göre;

– Boğazlar bütün devletlere açık olacak ve yönetimi İtilaf devletlerinde bırakılacak.

– Osmanlı ordusu terhis edilecek ve orduya ait cephaneye el konulacak.

– Ulaşım yolları İtilaf Devletleri’nin denetimine bırakılacak.

– Donanma, İtilaf Devletleri’nin kontrolünde olacak.

– İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehdit edecek bir durumda karşılaşırsa, herhangi stratejik bir bölgeyi işgal edebilecekti. (7. madde)

– Doğu Anadolu’daki 6 ilde (Bitlis, Erzurum, Sivas, Diyarbakır, Elazığ, Van-BESDEV) karışıklık çıkarsa, İtilaf Devletleri buraları işgal edebilecekti (24. madde)

Önemi:

– Osmanlı Devleti fiilen sona ermiştir.

– Osmanlı Devleti, boğazlar üzerindeki hâkimiyetini kaybetmiştir.

– Anadolu toprakları işgale açık hale gelmiştir.

– Osmanlı ordusunun terhis edilmesi, ulaşım ve iletişim bölgelerin kaybedilmesi, donanmanın İtilaf devletlerinin elinde olması Osmanlı Devleti’ni savunmasız bırakmıştır.

– İtilaf Devletleri 7.madde ile birlikte işgallere zemin hazırlamıştır.

– 24. madde ile Doğu Anadolu Bölgesi’nde bir Ermeni devleti kurmak amaçlanmıştır.

İtilaf Devletleri’nin, bu ateşkes antlaşmasından sonra Anadolu’yu işgallere başlaması asıl emellerini ortaya koymuştur.

PARİS BARIŞ KONFERANSI (18 OCAK 1919)

– I.Dünya Savaşı’nı sona erdirecek barış antlaşmaların metninin hazırlanması için toplanılmıştır.

– İtilaf Devletleri; Arapları, Ermenileri ve Rumları Osmanlı toprakları üzerinde çoğunlukta oldukları yerleri ispat etmeye çağırmıştır.

– Konferansta pek çok sahte belge kullanılmıştır.

– Wilson İlkeleri’ne ters düşmemek için manda ve himaye düşüncesi kabul edilmiştir.

– İzmir ve çevresi ile İstanbul’a kadar Doğu Trakya Yunanlara bırakılmıştır.

– Batı Akdeniz İtalya’ya bırakılmıştır.

– Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti kurulması kararlaştırılmıştır.

– Urfa, Antep, Maraş ve Suriye ile Lübnan Fransa’nın mandasına verilmiştir.

– Irak ve Filistin İngilizlerin mandasına verilmiştir.

ANADOLU İŞGAL EDİLİYOR

– İlk işgal edilen Türk toprağı Musul’dur. (3 Kasım 1918)

– 60 parçalık İtilaf devletleri donanması 13 Kasım 1928’de İstanbul Limanına demirledi. Boğazlar işgal edildi, Osmanlı Hükümeti denetim altına alındı.

– İstanbul fiilen işgal edilmeye başlandı. Bu arada Fransız generali Franchet Esperery’nin Rumların hediye ettiği beyaz bir atla (Fatih’in İstanbul’a girişini taklit ederek) İstanbul caddelerinde azınlıkların taşkınlıkları arasında törenle dolaşması ibret vericidir.

7.madde gerekçe gösterilerek;

– İngilizler; Musul, İskenderun, Antep, Maraş, Batum ve Kars’ı işgal ettiler. Samsun, Merzifon, Eskişehir, İzmit ve Afyon’a askeri kıtalar gönderdiler.

– İngilizler daha sonra yaptıkları bir antlaşma ile (15 Eylül 1918) Maraş, Antep ve Urfa’yı Fransızlara terk ettiler.

– Fransızlar; Dörtyol, Mersin, Adana’yı işgal ettiler; Afyon’a askeri birlik gönderdiler.

– İtalyanlar; Antalya, Burdur, Isparta, Muğla, Marmaris ve Kuşadası’nı işgal ettiler; Konya’ya askeri birlik sevk ettiler.

– Yunanlılar; Trakya, Uzunköprü ve Hadımköy demiryollarını işgal ettiler.

İZMİR’İN İŞGALİ (15 MAYIS 1919)

Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmesi Yunanistan’a Megola İdeasını gerçekleştirme fırsatı tanımıştır. Yunanlılar, Osmanlı Devleti’nin zor durumdan olmasından yararlanarak Batı Anadolu ve Trakya’yı topraklarına katma, Doğu Karadeniz’de Pontus Devleti kurma çalışmalarını başlatmışlardır.

Bu hedeflerine ulaşmak için Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra bu bölgelere Rum göçmenleri yerleştirmeye başlamış, yerli Rumları örgütleyerek Türk köylerine saldırılmalarına neden olmuşlardır. Paris Barış Konferansı’nda İtilaf Devletleri’nin de desteğini alınca 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal etmişlerdir.

İşgalin Önemi:

– Milli bilinç uyandı ve halkı Milli Mücadele için örgütlemek kolaylaştı

– Kuvayı Milliye birlikleri ortaya çıkmaya başladı

– İstanbul ve Anadolu’da Mitingler düzenlendi

– Redd-i İlhak Cemiyeti kuruldu

– Halk, işgalcilere güvenilemeyeceğini anladı.

CEMİYETLER VE KUVA-YI MİLLİYE

CEMİYETLER

Zararlı Cemiyetler

A. Azınlıklar Tarafından Kurulan Zararlı Cemiyetler

MAVRİ MİRA CEMİYETİ:

İstanbul Fener-Rum Patrikhanesine bağlı olarak kurulmuştur. Amacı, Bizans İmparatorluğunu yeniden canlandırmaktır (Megali İdea) Çeteler kurarak Yunan hükümeti lehine Propaganda faaliyetlerinde bulunmuştur.

PONTUS RUM CEMİYETİ:

Fener Rum Patrikhanesine bağlı olarak çalışmıştır. Batum’dan Sinop’a kadar olan Karadeniz kıyılarında bir Rum devleti kurmayı amaçlamıştır.

HINÇAK-TAŞNAK CEMİYETİ:

Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermeni Devleti kurmayı amaçlamıştı. Faaliyet gösterdiği bölgede silahlı çeteler kurarak yurdun güvenliğini bozmaya çalışmıştır.

ETNİK-İ ETERYA CEMİYETİ:

Rumların kurduğu cemiyettir. Yunanistan’ın bağımsızlığına kavuşmasını sağlamıştır. Türkleri en çok uğraştıran cemiyettir.

BAZI TÜRK VE MÜSLÜMANLARIN KURDUKLARI ZARARLI CEMİYETLER

KÜRT TEALİ CEMİYETİ:

1919’da İstanbul’da kurulan bu cemiyetin amacı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da sınırları tam olarak saptanmamış İngiliz mandası altında ayrı bir devlet kurmaktı.

HÜRRİYET VE İTİLAF CEMİYETİ:

1911 yılında İttihat ve Terakki Cemiyetine karşı kuruldu. Anadolu halkını Milli Mücadele’ye karşı kışkırtan bir cemiyettir

İNGİLİZ MUHİPLER CEMİYETİ:

İstanbul’da 1919 yılında halifenin etrafında bütünleşerek bir İngiliz mandası sağlamak amacıyla kurulmuşlardır.

İSLAM TEALİ CEMİYETİ:

İstanbul medreselerinin bazı müderrisleri tarafından kuruldu. İngilizlerin desteğini alan bu cemiyet Saltanat ve Hilafeti koruyucu bir yol izledi. Anadolu’da başlayacak milli harekete cephe aldı. Halkın dini duygularını kullanarak amacına ulaşmaya çalıştı

SULH VE SELAMETİ OSMANİYE CEMİYETİ:

Vatanın kurtuluşunun padişah ve halifenin emirlerine bağlı kalmakla mümkün olabileceğini savunmuştur.

MİLLİ (YARARLI) CEMİYETLER

ANADOLU KADINLARI MÜDAFA-İ VATAN CEMİYETİ:

1919 yılında Sivas’ta kurulan bu cemiyet memleketin bağımsızlık ve bütünlüğünü savunmak ve Anadolu’nun birliği için çalışmak gayesiyle mitingler düzenledi.

TRAKYA PAŞAELİ MÜDAFAA-İ HUKUK CEMİYETİ:

1918 yılında Mondros Ateşkesinden sonra kurulan ilk cemiyetlerdendir. Trakya’nın Yunanistan’a verilmesi tehlikesi karşısında kurulmuştur.

İzmir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti: 1918 yılında kurulmuş olan bu cemiyet, İzmir’in düşman işgaline girmesini engellemeyi amaçlamıştır.

Kuva-yı Milliye hareketinin oluşmasında etkili olmuştur. Kuva-yı Milliye birliklerine silah ve cephane sağlamıştır. İzmir’in işgali üzerine Reddi İlhak adını almış ancak etkinliğini kaybetmiştir

VİLAYET-İ ŞARKIYE MÜDAFA-İ HUKUK-I MİLLİYE CEMİYETİ:

Aralık 1918 de İstanbul’da kuruldu. Çıkardıkları Fransızca La Pays(Vatan) ve Türkçe Hadisat gazeteleri ile doğu illerimizin Türk yurdunun ayrılmaz bir parçası olduğunu savunmuştur.

TRABZON MUHAFAZA-İ HUKUK-İ MİLLİYE CEMİYETİ:

Şubat 1919 ‘da Trabzon ve çevresini Rum ve Ermenilere karşı korumak için Trabzon’da kurulmuştur. Erzurum Kongresi’nin toplanmasına katkıda bulunmuştur.

KİLİKYALILAR CEMİYETİ:

Aralık 1918’de Fransız ve Ermenilerin Adana ve çevresine yönelik emellerine tepki olarak, o emelleri engellemek için İstanbul’da kurulmuştur. Daha sonra merkezini Adana’ya nakletti.

MİLLİ KONGRE CEMİYETİ:

Kasım 1918’de İstanbul’da 70 kadar cemiyetten ikişer temsilcinin katılması ile cemiyetler üstü bir teşkilat olarak kuruldu. Amacı dünyada Türkler hakkında yapılan haksız ve yalan propagandalara yayın yoluyla cevap vermekti.

MİLLİ CEMİYETLERİN ÖZELLİKLERİ

– Milli cemiyetler faaliyet gösterdikleri bölgeleri kurtarma amacında idiler.

– İşgalcileri yurttan tamamen temizlemek için yeterli değildi.

– Bulundukları bölgelerin düşman işgaline uğramasını engellemişlerdir.

– Tüm bu cemiyetler Sivas Kongresi’nde ulusal bütünlüğün sağlanması amacıyla birleştirilmiş, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adını almıştır

KUVA-YI MİLLİYE

Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasından sonra başlayan düşman işgaline karşı, İstanbul hükümetinin sessiz kalması üzerine, halkın vatanını korumak üzere işgalci güçlere başlattığı silahlı direniş hareketine verilen addır.

Osmanlı Devleti’ne bağlı olmayan bu kuvvetler Türk milletine dayanan ve onun adına faaliyet gösteren bir direniş hareketidir.

KUVAYI MİLLİYE’NİN ÖZELLİKLERİ

– Bölgesel amaçlıdır. Kendi bölgelerini korumak amacıyla kurulmuştur.

– Disiplinli ve düzenli birlikler değillerdir.

– İşgallere karşı vatanı korumak amacıyla kurulan birliklerdir. Milliyetçilik duygusu hâkimdir.

– Askerlik bilgi ve teknik bakımından eksik birliklerdir.

– Belli bir merkeze bağlı değildirler.

– Düzenli ordunun temelini oluşturmuşlardır.

– Düzenli ordu kuruluncaya kadar düşmanı oyalamışlar, TBMM’ye karşı çıkan ayaklanmaları başarıyla bastırmışlardır.

MİLLİ MÜCADELE HAZIRLIK DÖNEMİ

ATATÜRK’ÜN SAMSUN’A ÇIKIŞI

I.Dünya Savaşı’nda Suriye’de görev yapan Mustafa Kemal, Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası İstanbul’a geldi. İstanbul’dan vatanın kurtuluşunu mümkün görmeyen Mustafa Kemal Anadolu’ya geçmeye karar verdi.

Samsun ve çevresinde Türkler ile Rumlar arasındaki çatışmaları önlemek isteyen İstanbul Hükümeti, Mustafa Kemal’i 9.Ordu Müfettişi olarak görevlendirdi.

Mustafa Kemal, Doğu Anadolu’da sivil ve askeri kurumlara emretme yetkisini de alarak 16 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a hareket etti.

Asıl amacı milli mücadeleyi başlatmak ve organize etmek olan Mustafa Kemal arkadaşlarıyla birlikte 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a ayak bastı. Bu tarih, Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç tarihi olarak kabul edilir.

GENELGELER VE KONGRELER

HAVZA GENELGESİ (28 MAYIS 1919)

Samsun İngiliz işgali altında olduğu için Havza’ya gelen Mustafa Kemal Paşa burada askeri ve sivil makamlara yayınlandığı genelgede;

– Anadolu’nun her köşesinde işgalleri kınayan (özellikle İzmir’in işgalini) protesto mitingleri yapılmalı, hükümete ve İtilaf Devletleri temsilcilerine protesto telgrafları çekilmelidir. (Milli bilinci uyandırmak amaçlanmıştır)

– Gösteriler sırasında, azınlıklara ve İtilaf subaylarına zarar verilmemelidir. ( Mustafa Kemal Paşa bu madde ile itilaf Devletleri’ne işgal bahanesi yaratılmamasını istemiştir.)

– Milli Cemiyetlerin kurulmasına hız verilmelidir.

– Mondros hükümlerine uyulmamalı ve askerlerin terhis önlenmelidir. maddelerine yer vermiştir.

Türk halkı bu genelgeden hemen sonra başta İstanbul olmak üzere birçok yerde protesto mitingleri yapmıştır.

Önemi:

– Havza Genelgesi Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktıktan sonra işgallere karşı ilk resmi tepkisidir.

– Milli bilinci uyandırmak amaçlanmıştır.

AMASYA GENELGESİ (22 HAZİRAN 1919)

Amasya Genelgesi, Mustafa Kemal tarafından hazırlanmıştır. Mustafa Kemal, genelgenin halkın gözündeki önemin artırmak ve İstanbul basınının kendisi aleyhindeki propagandasını kırmak için halkın güvenini kazanmış olan Rauf Orbay, Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir ve Cemal Paşa gibi kişilere genelgeyi imzalattırmıştır.

Genelgenin amacı; İşgallere karşı Anadolu’da başlayan direniş hareketini tek merkezden yönetmek, bunu sağlamak için de ulusal bir kongrenin toplanmasını sağlamaktır.

Maddeleri:

– Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir. (Gerekçe)

– İstanbul Hükümeti, üzerine düşen görev ve sorumluluğunu yerine getirememektedir. Bu durum milletimiz yok olmuş gibi göstermektedir. (Gerekçe)

– Milletin geleceğini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. (Amaç ve yöntem)

– Her türlü etki ve denetimden uzak bir kurul oluşturulmalıdır. (Temsil Kurulu)

– Anadolu’nun en güvenilir yeri olan Sivas’ta milli bir kongre düzenlenmeli, bunun için de her bölgeden üç delege Sivas’ta olacak şekilde yola çıkmalıdır.

– Delegelerin seçimlerini Redd-i İlhak, Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri ve belediyeler yapacaktır.

– Doğu illeri için 10 Temmuz’da Erzurum’da bir kongre toplanacaktır.

– Mevcut askeri ve milli örgütler kesinlikle dağıtılmayacak, komuta bırakılmayacak ve başkalarına teslim edilmeyecektir.

– Bu genelge sır olarak tutulmalı ve delegeler kimliklerini gizli tutarak seyahat etmelidirler.

Önemi:

– Amasya Genelgesi Milli Mücadelede atılan ilk önemli adımdır.

– Kurtuluş savaşının gerekçesi, yöntemi ve amacı belirtilmiştir.

– İlk defa millet egemenliğine dayanan yönetimden bahsedilmiştir.

Not: Amasya Genelgesi’ni yayınlamakla Mustafa Kemal Paşa görev ve yetkilerini aştığından İstanbul Hükümeti Mustafa Kemal’in müfettişlik görevine son vermiştir (7–8 Temmuz 1919).

Bunun üzerine Mustafa Kemal İstanbul’a gönderdiği telgrafta hem resmi görevinden hem de askerlik görevinden istifa ettiğini bildirmiştir

ERZURUM KONGRESİ (23 TEMMUZ 1919)

Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra antlaşmanın 24.maddesi ile İtilaf Devletleri’nin desteğini alan Ermeniler, Doğu Anadolu Bölgesi’nde devlet kurma faaliyetlerine başladılar. Bu nedenle Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin girişimleri ile bölgedeki Ermeni tehlikesine karşı yürütülecek mücadelenin niteliğini belirlemek amacıyla Erzurum Kongresi düzenlenmiştir.

Kongre’ye Mustafa Kemal ile birlikte Kazım Karabekir davet edilmiş ve delegeler Mustafa Kemal’i başkanlığa getirilmişlerdir.

Bu kongrenin toplanmasına Mustafa Kemal’in doğrudan bir katkısı yoktur.

Alınan Kararlar

– Millî sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz. (Milli sınırlar kavramıyla Türklerin çoğunlukta olduğu yerler ifade edilerek Türk vatanının bölünmez bir bütün olduğu vurgulanmıştır.)

– Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı ve İstanbul Hükümeti’nin dağılması hâlinde, millet topyekûn kendisini savunacak ve direnecektir. (İşgallere karşı direniş hareketlerinin birleştirilmesi amaçlanmıştır.)

– Vatanı korumaya ve istiklâli elde etmeye İstanbul Hükümeti muktedir olamadığı takdirde bu amaca ulaşmak için geçici bir Hükümet kurulacaktır. Bu hükümet üyeleri millî kongrece seçilecektir.

Kongre toplanamazsa, bu seçimi Heyet-i Temsiliye (Temsilciler Kurulu) yapacaktır. (İstanbul Hükümetinin teslimiyetçi politikası nedeniyle böyle bir karar alınmıştır.)

– Kuvâ-yı Milliye’yi tek kuvvet tanımak ve millî iradeyi hâkim kılmak temel ilkedir. (Milli bağımsızlık ve millet egemenliği temel amaç olarak belirlenmiştir.)

– Hıristiyan azınlıklara siyasî hâkimiyet ve sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez. (Azınlıkların bağımsız devlet kurmak istemelerine karşı çıkılmıştır.)

– Manda ve himaye kabul olunamaz. (Tek koşul tam bağımsızlıktır.)

– Millî Meclisin derhal toplanmasını ve hükümet içlerinin Meclis denetiminde yürütülmesini sağlamak için çalışılacaktır. (Halkın yönetim üzerindeki etkinliğinin artırılması amaçlanmıştır.)

Önemi:

– Toplanış açısından bölgesel aldığı kararlar bakımından ulusal bir kongredir.

– Kongrede alınan kararları uygulamak amacıyla 9 kişiden oluşan Temsil Heyeti burada oluşturuldu ve başkanlığına Mustafa Kemal seçildi. Bu heyet milleti temsil edecek ve hükümet gibi çalışacaktı.

– Manda ve himaye ilk kez Erzurum Kongresinde reddedildi.

– İlk kez milli sınırlardan bahsedilmiştir.

– Azınlıklara yeni haklar verilemeyeceği belirtildi.

SİVAS KONGRESİ (4 EYLÜL 1919)

Erzurum Kongresinden sonra Sivas Kongresinin toplanması ile ilgili çalışmalara devam edildi. Bununla beraber İstanbul Hükümeti ve işgal kuvvetleri de kongreyi engellemek için faaliyetlerine devam etmekteydi.

İstanbul Hükümeti Elazığ Valisi Ali Galip’i kongreyi engellemekte görevlendirmiş ancak başarılı olamamıştır. Sivas Kongresi 4 Eylül tarihinde başladı. Mustafa Kemal başkanlığa seçildi. Kongreye 38 kişi katıldı. 11 Eylül 1919 günü sona eren Sivas Kongresi’nde, Erzurum Kongresi’nin kararları tamamen kabul edilmekle beraber bazı değişiklikler yapıldı.

Alınan Kararlar

– Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” tüzüğü, ülkeyi ve milleti kapsayacak şekilde değiştirilerek kabul edildi.

– Yurdun çeşitli yerlerinde kurulmuş olan bütün Milli Cemiyetler, Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirildi. (Mustafa Kemal’in birleştiriciliği, bütünleştiriciliği ve liderliğinin göstergesidir.)

– Temsil Heyeti, Doğu İllerinin tamamını temsil eder.” ifadesi, “Tüm yurdu temsil eder.” şeklinde değiştirildi.

– Erzurum Kongresi’nde yalnız Ermeni ve Rum örgütlerinin işgaline karşı müdafaa kararı düşünülmüştü. Sivas Kongresi’nde ise her türlü işgal ve müdahaleye karşı koyma kararı alındı.

– Kongre başkanlığına Mustafa Kemal Paşa getirildi. Erzurum Kongresi’nde seçilen Temsil Heyeti’nin üye sayısı on beşe çıkarıldı.

– Ayrıca, Ankara’da bulunan Ali Fuat (Cebesoy) Paşa, Batı Anadolu Milli Kuvvetler Genel Komutanlığı’na atandı.

3 Eylül 1919’da Milli Mücadelenin yayın organı olmak üzere İrade-i Milliye adlı gazete Sivas’ta çıkarıldı.

Önemi:

– Toplanış ve aldığı kararla bakımından ULUSAL bir kongredir.

– Manda ve himaye kesin olarak reddedilmiştir. Tek koşul TAM BAĞIMSIZLIK’TIR.

– Milli cemiyetler “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında birleştirildi. Böylece Milli Mücadelenin tek merkezden yönetilmesi ve ülke bütünlüğünü koruma çabaları Mustafa Kemal’in iyi bir yönetici ve devlet adamı olduğunu gösterir.

– Ali Fuat Paşa Batı Cephesi komutanlığına atandı. Bu da Temsil Heyetinin hükümet gibi hareket ettiğini yürütme yetkisini kullandığını gösterir.

AMASYA GÖRÜŞMELERİ (20 – 22 EKİM 1919)

Temsil Heyeti adına Mustafa Kemal ile İstanbul hükümeti adına Salih Paşa arasında yapılan bu görüşmelerde aşağıdaki kararlar alınmıştır

– İstanbul Hükümeti Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararları aynen kabul edecek.

– Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, hukuki bir kuruluş olarak İstanbul Hükümeti’nce tanınacaktır.

– Meclis-i Mebussan derhal toplanmalıdır.

– Temsil Heyeti’nin görüşü alınmadan İstanbul Hükümeti hiçbir uluslararası barış antlaşmasını imzalamayacaktır.

– Meclis-i Mebusan’ın güvenli olmayan İstanbul da toplanması uygun değildir.

Önemi:

– İstanbul Hükümeti bu görüşmeler ile Temsil Heyetini resmen tanımış oldu.

– Tek kabul edilen karar Mebusan Meclisi’nin açılması olmuştur.

MEBUSAN MECLİSİ’NİN TOPLANMASI VE MİSAK-I MİLLİ’NİN KABULU

TEMSİL HEYETİ’NİN ANKARA’YA GELİŞİ ( 27 Aralık 1919):

Mustafa Kemal, gelişmeleri yakından izleyebilmek için Temsil Heyeti ile birlikte Ankara’ya geldi. Çünkü:

– Ankara, ulaşım ve haberleşmenin iyi olması,

– İstanbul’a ve Batı Cephesine yakın olması,

– Yurdun ortasında ve güvenlikli bir konuma sahipti. Henüz işgale uğramamıştı.

SON OSMANLI MEBUSAN MECLİSİ ve MİSAK-I MİLLİ KARARLARI

Mustafa Kemal İstanbul’un işgal altında olması nedeniyle buradaki meclisin rahat çalışamayacağını, sağlıklı kararlar alamayacağını, alınsa bile uygulanamayacağını söylemiştir.

Başşehrin İstanbul olması, padişahın varlığı ve anayasa gereği meclis,12 Ocak 1920’de İstanbul’da toplandı.

Kendisi İstanbul’a gidemeyen Mustafa Kemal, meclis başkanı seçilmek ve Müdafaai Hukuk Grubu kurulmasını istediyse de bu mümkün olmadı. Osmanlı meb’usları, kendi aralarında Felah-ı Vatan Grubu’nu oluşturdular. Bu grup, Misak-ı Milli adlı bir bildiri yayınlayarak bunu mecliste ilan ettiler.

MİSAK-I MİLLİ KARARLARI (28 OCAK 1920)

– Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığında işgal altında olmayan Türk vatanının tümü ayrılmaz bir bütündür.

(Milli sınırlar çizilerek ülke bütünlüğü vurgulanmıştır.)

– Osmanlı Devletinin yalnızca Arap çoğunluğu bulunan ve Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanması sırasında İtilaf Devletleri ordularının işgalinde olan Arap memleketlerinin durumu, halkın serbestçe verecekleri oya göre tespit edilmesi gereklidir.

– Batı Trakya’nın durumunun tespitinde halkoyuna başvurulmalıdır. (Çoğunluğu Türk olmasına güvenilmiştir.)

– Kendi istekleriyle ana vatana katılmış olan Kars, Ardahan ve Batum için gerekirse halkın oyuna başvurulmalıdır. (Çoğunluğu Türk olmasına güvenilmiştir.)

– İstanbul ve Marmara denizinin güvenliği sağlandıktan sonra Boğazların dünya ticaretine ve ulaşımına açılması sağlanacaktır.

– Müslüman olmayan azınlıkların hakları komşu ülkelerdeki Müslüman halkı da aynı haktan yararlanmaları koşuluyla kabul edilecektir.

– Milli ve ekonomik gelişmemizi mümkün kılmak amacıyla siyasi, adli, mali gelişmemize engel olan kapitülasyonlar kaldırılmalıdır.

Önemi:

Misak-ı Milli, Mustafa Kemal’in fikirlerinin ve Sivas Kongresi kararlarının, Osmanlı parlamentosunca kabul edilmesidir.

– İtilaf Devletleri ile yapılacak barışın esasları dünyaya duyurulmuştur.

– Misak-ı Milli Türk vatanının sınırlarını belirliyordu. Vurgulanan VATANIN PARÇALANMAYACAĞIDIR.

– Ulusal egemenlik ve bağımsızlığın önemli olduğu açıkça ifade ediliyordu. Bu kararlar ile yurdumuzun işgaline açıkça karşı çıkılıyordu.

– Bağımsızlık için her şeyin yapılacağı açıkça belirtiliyordu.

– Sivas Kongresinden sonra ilk siyasal zaferdir.

İSTANBUL’UN İŞGALİ (16 MART 1920):

Misak-ı Milli kararlarını beklentilerine aykırı bulan itilâf Devletleri: İstanbul’u resmen işgal ettiler. Mebuslar Meclisi’ni basarak, Temsil Heyeti’nin görüşleri doğrultusunda çalışan Mebusları tutukladılar. Bazıları Anadolu’ya kaçtılar.

Anadolu’da sürdürülen millî mücadeleden vazgeçilmezse, İstanbul’u tamamen alacaklarını ilân ettiler.

Sultan Vahdettin, Mebuslar Meclisini kapattı. (11 Nisan 1920). Böylece II. Meşrutiyet’te resmen sona erdi.

Ali Rıza Paşa, Hükümet Başkanlığından istifa etti. Salih Paşa Hükümeti kuruldu. O da istifa etti ve yerine

tekrar Damat Ferit Paşa geçti.

İSTANBUL’UN İŞGALİNE KARŞI MUSTAFA KEMAL’İN ALDIĞI ÖNLEMLER:

– Durumu vatanın her tarafına duyurdu ve protesto etti.

– İstanbul ile telgraf ve telefon haberleşmesinin kesilmesini istedi.

– İstanbul’daki tutuklamalara karşı, Anadolu’daki İtilâf Devletleri subaylarının tutuklanmasını istedi.

– Anadolu’dan İstanbul’a her türlü malî kaynak gönderimini durdurdu.

– İşgal güçlerinin İstanbul ve Adana’dan Anadolu’ya yapacakları sevkiyata engel olmak için Geyve ve Ulukışla demiryollarını tahrip ettirdi.

BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NİN AÇILMASI (23 NİSAN 1920)

Mustafa Kemal, İstanbul’un işgal edilmesi üzerine 19 Mart 1920’de bir genelge yayımlayarak Ankara’da yeni bir meclisin açılacağını bildirdi. BMM, Anadolu’nun çeşitli yerlerinden seçilen milletvekilleri ile İstanbul’dan kaçabilen milletvekillerin Ankara’da toplanmasından sonra 23 Nisan 1920’de açıldı.

Mustafa Kemal, 24 Nisan 1920 günü yapılan toplantıda kendi öncülüğünde kurulan meclise başkan seçildi. Meclis başkanlığı görevini cumhurbaşkanı seçildiği 29 Ekim 1923 tarihine kadar devam ettirdi.

Mustafa Kemal’in 24 Nisan 1920’de meclise verdiği önerge ile meclisin hukuki ve siyasi yapısı düzenlenmiştir.

Bu önergenin maddeleri:

– Hükümet kurmak zorunludur.

– Geçici bir meclis başkanı veya padişah vekili atamak doğru değildir.

– Meclisten seçilecek bir heyet meclise vekil olarak hükümet işlerini görür. Meclisin başkanı hükümetin de başkanıdır.

– MECLİS HÜKÜMETİ SİSTEMİ BENİMSENMİŞTİR.

MECLİS HÜKÜMETİ SİSTEMİ: Bakanlar tek tek milletvekilleri arasından mecliste yapılan oylama ile seçilir. Yürütme gücü meclise ait olduğu için meclis başkanı da hükümetin doğal başkanıdır. Cumhuriyetin ilanına kadar bu sistem uygulanmıştır.)

– Mecliste ortaya çıkan millet iradesi yurdun kaderine el koymuştur. BMM’nin üstünde bir güç yoktur.

– BMM yasama ve yürütme yetkilerini kendisinde toplamıştır.

– Güçler birliği ilkesi (yasama, yürütme ve yargı güçlerinin bir mecliste toplanması) kabul edilmiştir.

– Padişah ve halifenin durumu, ülke işgalden kurtulduktan sonra, meclisin vereceği kararla belirlenecektir.

İLK MECLİSİN ÖZELLİKLERİ

– BMM’nin açılması ile milli egemenliğe dayalı yeni Türk Devleti kurulmuştur.

– Misak-ı Milli’yi ilke edinmiştir. Öncelikle bağımsızlık hedeflemiştir.

– Kurtuluş Savaşı’nı yönetmiş ve kazanmıştır.

– BMM’nin açılmasıyla Temsil Heyeti’nin görevi sona ermiştir.

BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NE KARŞI ÇIKAN AYAKLANMALAR

BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NE KARŞI ÇIKAN İSYANLAR

BMM’nin açılış hazırlıklarının yapıldığı dönemde Damat Ferit Paşa İtilaf Devletleri tarafından tekrar sadrazamlığa getirildi.

Damat Ferit Paşa, Anadolu’daki Milli Mücadele’yi durdurmak için İngilizlerin de desteğini alarak harekete geçti.

Şeyhülislam’dan Mustafa Kemal’i ve Milli Mücadele’ye katılanları padişaha karşı gösteren bir fetva aldı.

Bu fetva Anadolu’nun her yerine dağıtıldı. Ayrıca yerel ayaklanmalar el altından desteklendi.

Onlarından sonuç getirmeyeceği anlaşılınca Kuvay-ı İnzibatiye adı verilen bir ordu kurdu.

Bu ordu Kuvay-ı Milliye engellemek, Kuvay-ı Milliye‟ye karşı ayaklananları desteklemek için kurulmuştu.

Başlayan isyanlar BMM’ni uzun süre uğraştırdı.

Düşmanla mücadele edileceği yerde kardeşkanı dökülmesine ve Kurtuluş Savaşının kazanılmasının gecikmesine neden oldu.

Sebepleri

 – İstanbul hükümetinin kışkırtması

 – İtilaf devletlerinin kışkırtması ve desteklemesi

 – Şeyhülislamın fetvasının rolü

 – Halkın askerlikten ve savaştan bıkması

 – Kuva-yi milliye birliklerinin halka karşı bazı olumsuz davranışlarda bulunması

 – Azınlıkların çalışmaları ve bağımsızlık istemeleri

İstanbul Hükümetinin Çıkarttığı Ayaklanmalar

– Ahmet Anzavur Ayaklanması

– KUVA-Yİ İNZİBATİYE (HALİFE ORDUSU):

Kuva-yi Milliye’yi dağımak için Damat Ferit Paşa kurdu. Bu ordu, Kuva-yi Milliye birliklerine saldırdı ise de püskürtüldü.

İSTANBUL HÜKÜMETİ İLE İŞGALCİ GÜÇLERİN BİRLİKTE ÇIKARTTIĞI AYAKLANMALAR

– Bolu, Düzce, Hendek, Adapazarı ayaklanması

– Konya ayaklanması (Delibaş)

– Afyon ayaklanması ( Çopur Musa)

– Millî aşireti ayaklanması (Urfa)

– Yozgat ayaklanması

AZINLIKLARIN ÇIKARTTIĞI AYAKLANMALAR

– Pontus Rum Ayaklanması

– Ermeni intikamcıları

KUVA-Yİ MİLLİYE YANLISI OLUP, SONRADAN AYAKLANANLAR

– Çerkez Ethem ayaklanması (Yunanlılara sığındı. I. İnönü Savaşında isyan bastırıldı.)

– Demirci Mehmet Efe ayaklanması

** Kuva-yi Milliyeciler düzenli orduya girmemek için ayaklandı.

BMM’NİN İSYANLARA KARŞI ALDIĞI ÖNLEMLER

– İstanbul’la her türlü bağlantı kesildi.

– Şeyhülislamın fetvasına karşılık Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi’den yaklaşık yüz elli müftünün imzaladığı fetva alınmıştır.

– Olumsuz propagandalarına karşı halka gerçekleri anlatacak Anadolu Ajansı kurulmuştur (6 Nisan 1920).

– Hıyanet-i Vataniye Kanunu çıkarıldı. (29 Nisan 1920).

– Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nu uygulamak için İstiklal Mahkemeleri kuruldu.

Sonuçları

 – Milli mücadelenin kazanılmasını geciktirmiştir.

 – Anadolu’daki işgalleri kolaylaştırmıştır.

 – Çok sayıda Müslüman Türk insanı şehit düşmüştür.

 – Maddi yönden büyük kayıplara neden olmuştur

 – Ayaklanmaların bastırılması BMM’nin otoritesini ve gücünü artırmıştır.

 – Ayaklanmaların bastırılmasıyla milli birliğin sarsılıp yok olmayacağı anlaşılmıştır.

 – Ayaklanmaların bastırılması hilafeti, saltanatı ve Osmanlı hükümetinin otoritesini zayıflatmıştır.

GEÇERSİZ ANTLAŞMA: SEVR ANTLAŞMASI

BARIŞ ANTLAŞMASI MI, ÖLÜM FERMANI MI?

İtilaf Devletleri, yenilen devletlerle yapılacak barışın esaslarını Paris Barış Konferansı’nda belirlemişlerdi. Ancak Osmanlı Devleti ile yapılacak barışın esasları belirlenemedi.

Çünkü İtilaf Devletleri Osmanlı topraklarının paylaşılması konusunda anlaşmazlığa düşmüşlerdi. İtilaf Devletleri İtalya’nın San Remo şehrinde 18-26 Nisan 1920 tarihinde barış taslağına son şeklini verdiler. İstanbul Hükümeti, anlaşma taslağındaki bazı şartların kabul edilemez olduğunu bildirdi.

Osmanlı Devleti’ni barışa zorlamak için Yunanlılar Balıkesir, Bursa ve Edirne’ye, İngilizler ise Bandırma ve Mudanya’ya asker çıkardılar. Bu gelişmeler karşısında İstanbul Hükümeti, antlaşmayı imzalamak zorunda kaldı. (10 Ağustos 1920)

MADDELERİ:

– İstanbul, Osmanlı Devletinin başkenti olarak kalacak, fakat Osmanlı Devleti azınlıkların haklarını gözetmezse İstanbul, Türklerin elinden alınacaktı.

– Boğazlar, her zaman bütün devletlerin gemilerine açık bulundurulacak ve “Boğazlar Komisyonu” nün idaresinde bulunacak.

– Doğu Anadolu’da Kürdistan ve Ermenistan devletleri kurulacak.

– İzmir dâhil, Ege bölgesinin büyük bir bölümü ile Midye – Büyük çekmece çizgisinin batısında kalan bütün Trakya, Yunanlılar’a verilecek.

– Antalya ve Konya yöresi, İtalyanlara verilecek.

– Adana, Malatya ve Sivas dolaylarını birleştiren bölgeler ile Suriye Fransızlar’a verilecek.

– Arabistan ve Irak, İngilizlere verilecek.

– Askerlikte, mecburi hizmet olmayacak. Elli bin kişilik bir ordu bulundurulacak. Bu ordunun, Tank ağır makineli tüfek, top ve uçağı olmayacak.

– Azınlıklara geniş haklar verilecek. Müslüman milletlerden de azınlık ihdas edilecek.

ÖNEMİ:

– Türk Milletine yaşama hakkı tanımayan ve Türk vatanının parçalanmasını öngören bir antlaşmadır.

– Müslüman azınlıklar iddiası ile Türk milletinin de parçalanması plânlanmıştır.

– BMM bu antlaşmayı tanımadı. Çünkü Antlaşmayı kendisi değil, İstanbul Hükümeti imzalamıştı.

Mustafa Kemal BMM Başkanı olur olmaz bu konuda gerekli duyuruyu yapmıştı.

Ayrıca, Türk milletini yok sayan, Türk vatanının parçalanmasını öngören bu antlaşma kabul edilemezdi.

– İmzalayan ve onaylayanlar vatan haini kabul edildi.

– Sevr Antlaşmasını BMM kabul etmediği için yürürlüğe girememiştir.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

error: Content is protected !!