6.Sınıf Fen Bilimleri 2.Ünite: Vücudumuzdaki Sistemler

6.Sınıf Fen Bilimleri 2.Ünite: Vücudumuzdaki Sistemler
16 Temmuz 2022 00:44
52
A+
A-

6.SINIF TÜM DERSLERİN PAYLAŞILDIĞI WHATSAPP 1. GRUBU İÇİN TIKLAYINIZ

————————————————————————————–

6.SINIF TÜM DERSLERİN PAYLAŞILDIĞI WHATSAPP 2. GRUBU İÇİN TIKLAYINIZ

————————————————————————————–

KİTAP ÇEKİLİŞLERİNİN YAPILACAĞI GRUBUMUZA KATILMAK İÇİN TIKLAYINIZ

1.DESTEK VE HAREKET SİSTEMİ

Vücudumuz her yönden harika bir işleyişe sahiptir. Vücudu oluşturan yapıların her biri bir düzen içinde çalışırken aynı zamanda diğer yapılarla da uyum içinde çalışır.

Destek ve hareket sistemimiz  vücudumuzun uyum içinde çalışmasını sağlar. Kemikler  eklemlerle birleşerek iskeleti meydana getirir.

DESTEK VE HAREKET SİSTEMİN GÖREVLERİ

-Vücudun dik durmasını sağlar.

-Vücuda şekil verir,destek sağlar.

– Kan hücrelerini üretir.                

-Beyin,Omurilik ve Kalp gibi iç organlarımızı korur.                         

-Kaslar ve kemiklerle beraber hareketimizi sağlar.

-Kemik; Kalsiyum, magnezyum ve fosfor gibi minerali depolar.

İnsan iskeleti kemik, kıkırdak ve eklemlerden oluşmaktadır. Kemiklerimiz kıkırdak

dokunun sertleşmesi ile oluşur. Yeni doğan bebeklerin kafatasının üst kısmı bıngıldak adı verilen yumuşak bir kıkırdak dokudan oluşur. Yeni doğmuş bir bebeğin iskeletinde 300’ün üzerinde kemik bulunur. Daha sonra bazı kemiklerin birleşmesiyle kemik sayısı 206’ya iner. İnsan iskeleti baş, gövde ve üyeler iskeleti olmak üzere üç kısımdan oluşur.

KEMİKLER  YAPISI VE ÇEŞİTLERİ: Kemiklerin gelişmesi, gençlik yıllarının sonuna kadar sürer; yaşamımız boyunca da kemiklerimizde birçok değişim gerçekleşir. Kemikler, kan ve mineral kaynaklarına ev sahipliği yapar ve yaşamsal öneme sahip çok çeşitli işlevleri yerine getirir. Bedenimizdeki kemikler; oksijen alır, besin maddelerini tüketir ve kemiklerin yapısındaki kalsiyum miktarı değişebilir. Kemikler, sürekli olarak kendi kendilerini yeniler ve bedenin gereksinim duyduğu çeşitli maddeleri üretir.

Yeterli kalsiyum almamak; kemiklerin yumuşamasına, zarar görmesine, kırılgan olmasına ve kemik erimesine neden olur. Kalsiyum almak, kemikleri güçlendirir. Kemiklerimizin sağlıklı gelişmesi ve sağlıklı kalması için yeterli miktarlarda kalsiyum ve D vitamini almalı ve düzenli olarak egzersiz yapmalıyız.

UZUN KEMİKLER: Boyu eninden uzun olan kemiklerdir.

Örnek: Kol ve bacak kemikleri, parmak kemikleri İnsan vücudundaki en güçlü ve uzun kemik uyluk kemiğidir. En küçük kemik (3 mm) ise kulakta bulunan üzengi kemiğidir.

KISA KEMİKLER: Eni boyuna yakın kemiklerdir.

Örnek: Omur, ayak ve el bilek kemikleri

YASSI KEMİKLER: Yassılaşmış kemiklerdir.

Örnek: Kafatası, kürek, kaburga ve leğen kemikleri, göğüs kemiği

Tıpta hastalıkların tanı ve tedavisinde çeşitli yöntemlerden yararlanılır. Bunlardan biri de kemiklerimizi ve bazı organlarımızı görüntülemek için kullanılan röntgen adı verilen yöntemdir. Röntgen sayesinde kemiklerde oluşan kırıkların yerleri ve şekilleri rahatlıkla saptanabilir.

EKLEMİN YAPISI VE ÇEŞİTLERİ

Dizlerimizi bükerek merdivenleri çıkmak, kalem tutarak yazı yazmak gibi hareketleri yapabilmek için kullandığımız kemiklerin birbirine bağlı olması gerekir. İki kemiğin birbirine bağlandığı yere eklem denir.

VÜCUDUMUZDAKİ EKLEMLER

 Oynar Eklemler            Yarı oynar Eklemler                  Oynamaz Eklemler

Kol                            -Omurlar                                                -Kafatası

 -Bacak                       -Alt Çene                                               -Yüz

 -El                              -Göğüs                                                  -Kuyruk sokumu

– Ayak

-Uyluk ile Kalça kemiği arası eklem

Oynar Eklem:  Hareket yeteneği çok fazladır. Kemiklerin uç kısımlarında bulunan kıkırdak, aşınmaları önler. Örnek: Kol ve bacak eklemleri, el ve ayak eklemleri,uyluk kemiği ile kalça kemiği arasındaki eklem

Yarı Oynar Eklem: Hareket yeteneği azdır. Omurlar arasında, kıkırdakta diskler bulunur.

Örnek: Omurlar arasındaki eklemler

Oynamaz Eklem: Kemikler birbiriyle kaynaşmış olduğu için hareket yeteneklerini kaybetmişlerdir.

Örnek: Kafatası, yüz eklemleri

KIKIRDAK: İnsanlarda boy uzaması sınırlıdır. Ergenlik döneminin sonunda boy uzaması durur. Bunun nedeni, kemiklerin büyümesini sağlayan büyüme bölgelerindeki kıkırdak tabakanın kemikleşmesidir.

Kemik gibi sert bir yapıya sahip değildir, esnektir. Kıkırdak, Kemiklerimizin   boyca uzamasını sağlar.    Ayrıca hareketi kolaylaştırarak kemiklerin sürtünmeden kaynaklı aşınmasını önler. İskeletin esnek olmasını sağlayarak kemiklerin kolayca kırılmasını önler.

Uzun kemiklerin ve kaburgaların uç kısımlarında, burun ucu ve kulak kepçesinde, omurların arasında bulunur. Kollarımızı ve bacaklarımızı acı çekmeden hareket ettirebiliriz. Çünkü oynar eklemlerdeki kıkırdaklar arasında bulunan eklem sıvısı, sürtünmeyi en aza indirir. Böylece eklem yüzeyindeki aşınma ve tahribat önlenmiş olur.

Kaburga uçlarında bulunan kıkırdak, soluk alıp verme sırasında göğüs kafesine esneklik kazandırır. Ayrıca kıkırdak yapıdaki burun ucu ve kulak kepçesinin esnek olması, bu organları darbelere karşı korur.

KASLAR YAPISI VE ÇEŞİTLERİ: İskeletimizin hareket etmesini sağlayan yapılara kas denir. Kaslar vücudumuza destek sağlar ve şekil verir. İskeletimiz kaslarla kaplıdır. Kaslar kasılıp gevşeyerek hareket etmemize yardımcı olur. İç organlarımızın çalışmasını sağlar.

VÜCUDUMUZDAKİ KASLAR

 Çizgili Kas                          Düz Kas                                         Kalp Kası

Kol                                     -Mide                                               -Kalp 

 -Bacak                                -İnce bağırsak                                                

 -Göz kapağı                                                                                       

Çizgili Kas: Kol, bacak, göz kapağında çizgili kas bulunur.

• İskeletin hareketini sağlar.

• İstemli çalışır.

• Hızlı ve ritmik kasılır.

• Çabuk yorulur.

Düz Kas: Mide, ince bağırsak kasları düz kaslardır.

• Kalp dışındaki iç organların

yapısında bulunur.

• İstemsiz çalışır.

• Yavaş ve ritmik kasılır.

• Yorulmaz.

Kalp Kası: Kalpte bulunur.

• Sadece kalpte bulunur.

• İsteğimiz dışında çalışır.

• Yorulmaz.

• Hızlı ve ritmik çalışır.

• Yapısı çizgili kasa benzer, çalışma şekli düz kasa benzer.

Gülmek için 17 kas, kaş çatmak için 43 kas çalışır Vücudumuzdaki en hareketli kaslar, göz kaslarımızdır. Vücudumuzdaki en küçük kas kulağımızda, en büyük kas ise kalçamızda bulunur. En güçlü kas ise çene kasımızdır.

2. SİNDİRİM SİSTEMİ

 Sindirim: Yediğimiz besinlerden enerji ihtiyacımızı karşılarız. Aldığımız bu besinler mevcut hâlleriyle vücut içindeki yapılardan geçemez ve dolayısıyla vücut tarafından kullanılamaz. Vücudun kullanabilmesi için yediğimiz besinlerin kana karışabilecek kadar küçük parçalara ayrılması olayına sindirim denir.

Sindirim Sistemi Yapı ve Organları:

Ağız: Besinlerin sindirimi ağızda dişler, dil ve tükürük salgısı yardımıyla başlar.

Yutak: Besinlerin ağızdan yemek borusuna iletilmesini sağlar. Yutakta sindirim gerçekleşmez.Yutkunma sırasında yutak, soluk borusunu kapatarak besinlerin buraya kaçmasını engeller.

Yemek Borusu: Yapısında bulunan kasların kasılıp gevşemesiyle yutaktan gelen besinler mideye iletilir.Yaklaşık 25 cm uzunluktadır. Yemek borusunda sindirim gerçekleşmez.

Mide: Yapısında bulunan kasların yaptığı çalkalama hareketi ile besinler bulamaç haline gelir. Mide özsuyu, asidiktir ve enzim bakımından zengindir. Bu sayede bazı besinlerin sindiriminde görev alır. Ayrıca besinlerle birlikte alınan bakterilerin üremesini engeller.

İnce Bağırsak: Sindirim sisteminin en uzun organıdır. Yetişkin bir insanda boyu yaklaşık 6-7 m’dir. Sindirime yardımcı olan karaciğer ve pankreasın salgıları buraya gelir. Yağların sindirimi burada başlar. Karbonhidrat, yağ ve proteinlerin sindirimi burada tamamlanır. Besinler kana geçebilecek kadar küçük parçalara ayrılmıştır. İnce bağırsağın yapısında bulunan kıvrımlar sindirimi tamamlanan besinlerin emilerek kana geçmesini sağlar.

Kalın Bağırsak: Kalın Bağırsak: Uzunluğu yaklaşık 1,5 m’dir. Parçalanan besinlerin içerisinde kalan su, vitamin ve mineraller kalın bağırsakta geri emilerek kana geçer. Besin atıkları ise kalın bağırsağın son kısmı olan anüsten dışarı atılır.

Fiziksel (mekanik) Sindirim: Enzim kullanılmadan besinlerin yüzeyini genişletmek için yapılan sindirimdir.

 • Ağızdaki dişler çiğneme yoluyla besinleri küçük parçalara ayırır.

• Midede mide kaslarının kasılıp gevşemesiyle besinler daha küçük parçalara ayrılır.

• İnce bağırsaklarda yağların fiziksel sindirimi gerçekleşir.

Kimyasal Sindirim: Besinlerin enzim ve su yardımıyla küçük parçalara ayrılmasıdır.

• Besinler bu sindirim sayesinde yapı taşlarına ayrılır.

• Ağızda tükürük içindeki enzimler yardımıyla karbonhidratların kimyasal sindirimi gerçekleşir.

• Midede bulunan mide özsuyu içindeki enzimler yardımıyla proteinlerin kimyasal sindirimi gerçekleşir.

• İnce bağırsakta pankreastan gelen pankreas özsuyu yardımıyla karbonhidrat, yağ ve proteinlerin kimyasal sindirimi tamamlanır.

Kimyasal Sindirimin Başladığı Organ Kimyasal Sindirimin Bittiği Organ 
KarbonhidratlarAğızİnce bağırsak
ProteinlerMideİnce bağırsak
Yağlarİnce bağırsakİnce bağırsak

Sindirime Yardımcı Organlar Sindirim sisteminin ağız, yutak, yemek borusu, mide, ince bağırsak, kalın bağırsak anüs gibi temel yapı ve organlarının dışında sindirim organı olmayan ama sindirime yardımcı olan organlar da vardır. Bunlar Karaciğer ve Pankreastır.

Karaciğer: Safra denilen bir sıvı salgılayarak ince bağırsağa gönderir. Bu sıvı, yağların fiziksel sindirimini tamamlar. Karaciğer, belli oranda kendini yenileme yeteneği olan bir organdır.

Pankreas: Pankreas özsuyu denilen bir sıvı salgılayarak ince bağırsağa gönderir. Karbonhidrat, yağ ve proteinlerin kimyasal sindirimine yardımcı olur.

Sindirim Sistemi Organları:   Besin –> 1.Ağız –> 2.Yutak –> 3.Yemek Borusu –> 4.Mide –> 7.İnce Bağırsak –> 6.Kalın Bağırsak –> 8.Anüs  5.Pankreas

3. DOLAŞIM SİSTEMİ

Tüm canlılar, kendilerini oluşturan daha küçük yapı birimlerinden oluşmuştur. Bu yapı birimlerini mikroskop yardımıyla görebiliriz. Bu yapı birimlerinde canlıların ortak özelliği olarak bildiğimiz solunum, enerji üretimi, boşaltım gibi yaşamsal olayların gerçekleştirirler. Benzer şekilde, bu yapı birimlerinde yaşamsal faaliyetler sonucu atık maddeler oluşur ve bunların dışarı atılması gerekir.

Canlıları oluşturan küçük yapı birimlerine gerekli olan maddeleri (besin ve oksijen) getiren ve bu yapı birimlerinde oluşan karbondioksit ve amonyak gibi atık maddeleri boşaltım organlarına taşıyan sisteme dolaşım sistemi adı verilir. Dolaşım sisteminin kan, kalp ve damarlardan oluşur.  

         

Dolaşım Sisteminin Görevleri:

1. Vücuttaki tüm yapı birimlerine oksijen ve besin götürmek.

2. Vücuttaki yapı birimlerinde oluşan karbondioksit ve atık maddeleri boşaltım organlarına taşımak.

3. Vücudun mikroplara karşı savunulmasında görev almak.

4. İç salgı bezlerinin ürettiği hormonları ilgili organlara taşımak.

KALP: Kalp göğüs boşluğunda, iki akciğer arasında bulunur. Kalbin büyüklüğü yumruk kadardır. Kalp, kalp kasından oluşur. Kalbin görevi vücuda kan pompalamaktır. Kalp dört odacıktan oluşur. Üst kısımdaki odacıklar küçük, alt kısımdaki odacıklar büyük yapıdadır.

Kan, kalpten pompalanarak damarlarla tüm vücuda dağılır ve tekrar damarlarla kalbe geri döner. Kalpten pompalanarak vücuda dağılan kan, vücuttaki yapı birimlerine sindirilmiş besin, oksijen ve vücut için gerekli diğer maddeleri taşır. Bu yapı birimlerinde yaşamsal olaylar sonucu oluşan karbondioksit ve atık maddeleri alarak boşaltım organlarına taşır.

Vücudunuzda üç çeşit damar vardır: Toplardamar, atardamar ve kılcal damar.

ATAR DAMAR: Alt odacıklardan kanı kalpten vücuda dağıtan damarlar ise atardamarlardır. Kanı, kalpten vücudumuza taşıyan damarlarımızdır. Akciğer atardamarı hariç temiz kan taşırlar. Kan basıncının en yüksek olduğu damarlardır.

KILCAL DAMAR: Atardamarlar ve toplardamarlar arasında yer alır. Kan ve dokular arasında madde alışverişini sağlar.

TOPLAR  DAMAR: Üst odacıklarda kanı kalbe getiren damarlar toplardamarlardır. Kanı kalbe getiren damarlardır. Akciğer toplardamarı hariç kirli kan taşırlar.

Nabız : Kalbin her kasılışında atardamarlara yaptığı vuruş etkisine nabız denir. Nabız, damarların üzerine hafifçe basılarak sayılır. Yetişkin bir insanda nabız sayısıdakikada ortalama 70-80 atımdır. Nabız, bilekte ve boyunda daha kolay hissedilir.

Tansiyon: Kanın, damarların iç duvarlarına yaptığı basınca tansiyon denir. Alt odacıklar kasıldığında ve kan kalp dışına itildiğinde oluşan basıncın ölçüsüne büyük tansiyon denir. Alt odacıklar tekrar kasılmadan hemen önce kanla dolduğunda damarlarda oluşan basıncın ölçüsüne küçük tansiyon denir. Kan basıncı,atardamarlarda ölçülür.

Koşup oynadığımızda kalp atışlarımız hızlanır. Kalp, daha hızlı çalışarak vücuda daha fazla besin ve oksijen gönderir. Stetoskop, kanın basıncını ölçmek için yardımcı bir alettir. Stetoskop, vücut içindeki nabız kalp atışı, akciğer, bağırsak ve mide gibi sesleri dinlemek için kullanılan tıbbi bir alettir.

BÜYÜK DOLAŞIM:

Kanın kalp ile vücut dokuları arasındaki dolaşımıdır. Kan bu dolaşımda uzun bir turu tamamlar.

Büyük kan dolaşımının amacı, tüm vücuda besin ve oksijen gibi yararlı maddeleri ulaştırmak, yaşamsal faaliyetler sonucu vücutta oluşan zararlı ve atık maddeleri toplamaktır.

KÜÇÜK DOLAŞIM:

Kanın kalp ile akciğerler arasındaki dolaşımıdır. Küçük kan dolaşımının amacı, büyük kan dolaşımı ile bir turu tamamlayarak kalbe geri dönen kanın akciğerlerde temizlenmesini sağlamaktır.

Kan; besin, oksijen ve vücut için gerekli olan diğer maddeleri vücudumuzdaki tüm yapılara taşıyan, damar içinde dolaşan sıvıdır. Aynı zamanda vücudumuzdaki yapılarda oluşan atık maddeleri toplayıp vücut dışına atılmak üzere boşaltım organlarına iletir.

Kan iki kısımdan oluşur. Bunlar kan hücreleri ve kan plazmasıdır. Alyuvar, akyuvar ve kan pulcukları olmak üzere üç çeşit kan hücresi vardır.

Kan plazması: %90 Su, %10 yağ, protein, vitamin, mineral, hormon, karbonhidrat ve atık maddelerden oluşur.

ALYUVARLAR: Oksijen ve karbondioksit gazlarının taşınmasında görevlidir. Alyuvarlar, kırmızı kan hücreleridir. Kanımızda sayıca en fazla olan kan hücresidir.

AKYUVARLAR: Akyuvar: Vücudumuza giren mikroplara karşı savunma görevi yapar. Akyuvarlar, Beyaz kan hücreleridir.

KAN PUKCUKLARI: Yaralanmalarda kanın durması için kanın pıhtılaşmasını sağlar. Yetişkinlerde yaklaşık 4 – 5 litre kan bulunur.      

KAN GRUPLARI:A, B, AB ve 0” olmak üzere dört çeşit kan grubu bulunur. Kan grubu çeşidini alyuvarlarda yer alan protein özellikteki yapılar belirler. Alyuvarlarında Rh faktörü (proteini) bulunan kana Rh (+), bulunmayan kana Rh(-) denilir. Kan alışverişi için alyuvarlarda bulunan Rh faktörüne de dikkat edilir. Kan alışverişleri aynı gruplar arasında gerçekleşir. Kan alışverişi yapacak kişilerin Rh faktörlerinin de aynı olması gerekir. Kan alışverişinde, B Rh (+) kana ihtiyacı olan birisine, kanı B Rh (+) olan biri vermelidir.

Kan, vücutta belli bir miktarda olduğunda görevlerini yerine getirebilmektedir. Bu nedenle kan miktarındaki azalma hayati tehlike oluşturur. Kazalar ve ağır ameliyatlarda kan kaybını gidermek için kan alış verişi yapılması gerekebilir. Çok acil durumlarda uygun kanı hemen bulmak çok önemlidir. Bu nedenle kan bankaları kurulmuştur. Bu kan bankalarına yalnızca sağlıklı insanlar bağış yapabilir.

Kan bağışı: Ülkemizde her gün birçok hasta, tedavisinde kullanılmak üzere kan bağışı bekliyor. Kan veren kişinin kan hücreleri yenilendiği için kişi daha sağlıklı olur. Üstelik tanımadığı bir kişinin hayatını kurtarmak bağışçıyı mutlu eder.

Kan bağışı aynı zamanda toplumsal dayanışmayı da sağlar. Bu açıdan kan bağışı hem birey hem de toplum açısından çok önemlidir. Türk Kızılayı” ülkemizde kurulan bir kan bankasıdır. Kan bağışlarını kabul eden ve ihtiyaç sahiplerine bu kanları veren bir kuruluştur.Kan bağışı aynı zamanda toplumsal dayanışmayı da sağlar. Bu açıdan kan bağışı hem birey hem de toplum açısından çok önemlidir. Kızılay Haftası 29 Ekim – 4 Kasım tarihleri arasında kutlanmaktadır.

Birine kan verilirken şu noktalara dikkat edilmelidir:

1) Kan, ihtiyaç sahibine dış ortamda herhangi bir kirlenmeye uğramadan verilmelidir.

2) Kan veren kişilerin herhangi bir bulaşıcı hastalığı olmamalıdır.

Yaşı 18-65 yaş arasında olmalıdır. Ağırlığı 50 kg üzerinde olmalıdır. Önemli sağlık sorunu olmamalıdır. Kan değerleri standartlar dahilinde olan kan verebilir.

                                        4.SOLUNUM SİSTEMİ

Yediğimiz besinlerin vücudumuzda parçalanması sonucu enerji elde ederiz. Bu enerjiyi tüm yaşamsal olaylarda kullanırız. Ancak besinlerin tamamı vücut tarafından kullanılamaz. Tükettiğimiz besinlerden atık gazlar oluşur ve bu gazlar vücuttan uzaklaştırılır.

Soluk alıp vermede burun, yutak, gırtlak, soluk borusu ve akciğerler görevlidir. Ayrıca akciğerin altında bulunan diyafram ile kaburga kasları da soluk alıp vermede etkilidir. Soluk alıp verme sırasında görevli olan bu yapı ve organların hepsi solunum sistemimizi oluşturur. Soluk alıp verme sırasında görevli olan bu yapı ve organların hepsi solunum sistemimizi oluşturur.

Soluk alıp vermede havanın vücudumuzda izlediği yol: Burun –> Yutak –> Gırtlak –> Soluk  Borusu–> Bronş–>Akciğerler–>Bronşçuk–>Alveol

Burun: Hava giriş ve çıkışı gerçekleşir. Yapısında kıllar, kılcal kan damarları ve mukus

salgısı üreten tabaka bulunur. Burundaki kıllar ve mukus, havayla gelen toz parçalarını tutar. Mukus havayı nemlendirir. Kılcal kan damarları ise havayı ısıtır.

Yutak: Ağız ve burun boşluğuyla yemek ve soluk borusunun birleştiği yerdir. Burun yoluyla alınan

hava yutağa geçer. Yutak, burundan alınan havayı soluk borusuna, ağızdan alınan besinleri yemek borusuna iletir.

Gırtlak: Yutak ile soluk borusu arasında yer alır. Yutaktan gelen havayı soluk borusuna iletir. Burada sesin oluşmasını sağlayan ses telleri bulunur.

Soluk borusu: Gırtlaktan gelen havanın akciğerlere ulaşmasını sağlar. Üst üste dizilmiş kıkırdak halkalardan oluşur. İç kısmını kaplayan bir zar vardır. Bu zar kaygan ve yapışkan bir sıvı üreterek toz ve mikropları tutar. Tutulan toz, mikrop ve yabancı maddeler balgam olarak vücuttan dışarı atılır.

Akciğerler:  Nefes alıp-verme yoluyla temiz havanın vücut içine alınmasını ve kirli havanın vücut dışına atılmasını sağlayan organlardır. Akciğerler, göğüs kafesi içinde yer alan pembe renkli, süngerimsi görünüşte organlardır. Akciğerler, sağ ve sol olmak üzere iki bölümden oluşur. Sol taraftaki akciğer, hemen altında kalp bulunduğu için daha küçüktür. Soluk borusu akciğerlere girmeden iki kola ayrılır. Bu kollara bronş denir. Bronşlar akciğere girdikten sonra çok sayıda kollara ayrılır. Bu kolların her birine bronşçuk adı verilir. Bronşçukların ucunda alveol adı verilen hava keseleri bulunur. Alveolun etrafı çok sayıda kılcal kan damarıyla çevrilidir. Dışarıdan alınan hava alveollere dolar, alveollerden de etrafındaki kılcal kan damarlarına geçer.

DİYAFRAM: Akciğerlerin  genişleyip  daralmasını  sağlayan bir kastır. Akciğerlerin alt kısmında yer alır. Diyafram, soluk aldığımızda düzleşir; soluk verdiğimizde kubbeleşir.

Yetişkinler, dinlenirken dakikada yaklaşık 15 kez soluk alıp verebilir. Egzersiz yaptığımızda kullandığımız kaslar, çok enerji harcadığı için daha çok oksijene ihtiyaç duyar. Vücut, bu enerji ihtiyacını hızlı soluk alıp vererek karşılayabilir. Egzersize devam ettiğimiz süre içinde soluk alıp verme sayısı her dakikada daha da artar. Örneğin hızlı koştuğumuzda dakikada 60 kere soluk alıp verebiliriz.

SOLUK ALMA

1. Kaburgalar arası kaslar kasılır.

2. Diyafram kası kasılır ve düzleşir.

3. Göğüs boşluğu genişler.

4. Akciğerlerin hacmi artar.

5. Hava akciğerlere dolar. 6. Havadaki oksijen alveollere gelir

SOLUK VERME

1. Kaburgalar arası kaslar gevşer.

2. Diyafram kası gevşer ve kubbeleşir.

3. Göğüs boşluğu daralır.

4. Akciğerin hacmi azalır.

5. Hava akciğerlerden dışarı verilir.

6. Alveollerdeki karbondioksit dışarı atılır.

5.BOŞALTIM SİSTEMİ

Yediğimiz besinler, vücudumuzdaki yapılar tarafından kullanılmak üzere küçük parçalar hâline getirilir. Sindirilmiş olan bu besinler kan yoluyla taşınır. Bu besinler çeşitli durumlarda enerji verici, yapıcı onarıcı ve düzenleyici olarak kullanılır.Tükettiğimiz besinlerin vücudumuz tarafından kullanılmayan ve biriktiği taktirde vücuda zarar verecek olan kısmına atık madde denir.

 Atık  maddelerin vücuttan uzaklaştırılmasına boşaltım, boşaltım organlarının oluşturduğu sisteme de boşaltım sistemi denir.

Besinlerin parçalanması sonucu açığa çıkan atık maddeler karbondioksit, su, amonyak, safra, besinlerle fazla miktarda alınan mineral ile B ve C vitaminleridir.

Vücudumuz atık maddeleri terleme, solunum, idrar ve dışkı yolu ile uzaklaştırır.

Böbrekler:  Boşaltımın başladığı organdır. Kan, ilk  önce böbreklere gelir ve burada süzülür. Böbrek, kanda bulunan fazla suyu, tuzu, mineralleri ve bazı vitaminleri süzerek idrar oluşmasını sağlar. İnsan vücudunda, biri sağda biri solda olmak üzere, iki böbrek bulunur. Böbrekler bel hızasında yer alır.                                  

İdrar borusu (Üreter): İnce, uzun, kaslı borucuklar şeklindedir. Böbreklerde süzülen idrarı idrar kesesine taşır.

İdrar kesesi (Mesane): Esnek bir yapıya sahiptir. İdrarı toplar. İdrar miktarı arttıkça belirli oranda esneyebilir.

İdrar kanalı (Üretra): İdrarın dışarı atıldığı kanaldır.

İdrar kesesi, yetişkin ve sağlıklı bir insanda 400-800 mililitre idrar tutabilir. Ancak kişi, idrar

250-300 mililitreye ulaştığında idrarı boşaltma ihtiyacı hisseder.

Vücudumuzda boşaltım yapan başka organlarımız da vardır. Bu organlar deri, akciğerler ve kalın bağırsaktır.

Deri:  Vücudumuzdaki suyun ve tuzun fazlasını terleme yoluyla dışarı atar.

Akciğerler:  Vücuttaki yapılarda besinlerin oksijenle parçalanması sonucu açığa çıkan karbondioksit ve su buharını, soluk verme yoluyla dışarı atar.

Kalın Bağırsak:  Yediğimiz besinlerin, içtiğimiz suyun ve safranın atıklarını dışkı yoluyla dışarı atar.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

error: Content is protected !!